Şeytanın yaptığı itiraflar

Şeytan itirafları nelerdir?
وعن ابن عباس رضى الله عنهما قال خرج النبى عليه الصلاة والسلام ذات يوم من المسجد فاذا هو بابليس فقال له النبى عليه الصلاة والسلام:
-مَا الذِّى جَاءَ بِكَ اِلَى بَابِ مَسْجِدِى؟ قال: يَا مَحَمَّدُ جَاءَ بِىَ اللهُ . قال:
-لِمَاذَا؟ قَالَ: لِتَسْئَلَنِى عَمَّا شِئْتَ.
فقال ابن عباس رضى الله عنهما اول شيء سأله الصلاة فقال له:
-يَا مَلْعُونُ لِمَ تَمْنَعُ اُمَّتِى عَنِ الصَّلاَةِ بِالْجَمَاعَةِ؟ قَالَ:
-يَا مَحَمَّدُ اِذَا خَرَجَتْ اُمَّتُكَ اِلَى الصَّلاَةِ يأَخُذْنِى الْحُمَّى الْحاَرَّةُ فَلاَ تَنْدِفِعُ حَتَّى يَتَفَرَّقُوا. وقَالَ عليه الصلاة والسلام: لِمَ تَمْنَعُ اُمَّتِى عَنِ الْعِلْمِ والدُّعَاءِ؟ قال:
-عِنْدَ دُعَاءِهِمْ يأَخُذْنِى الصُّمُّ وَالْعُمْىُ فَلاَ تَنْدَفَعُ حَتَّى يَتَفَرَّقُوا. وقال عليه الصلاة والسلام: لِمَ تَمْنَعُ اُمَّتِى عَنِ الْقُرْآنِ؟ قَالَ: عِنْدَ قِرآئِتِهِمْ اَذُوبُ كَالرَّصَاصِ . قَالَ: لِمَ تَمْنَعُ اُمَّتِى عَنِ الْجِهَادِ؟ قَالَ: اِذَا خَرَجُوا اِلَى الْجِهاَدِ يُوضَعُ عَلَى قَدَمَىَّ قَيْدٌ حَتَّى يَرْجِعُوا . قَالَ: لِمَ تَمْنَعُ اُمَّتِى عَنِ الْحَجِّ؟ قال: اِذَا خَرَجُوا اِلَى الْحَجِّ اُسَلْسَلُ وَ اُغَلَّلُ حَتَّى يَرْجِعُوا. قَالَ: لِمَ تَمْنَعُ اُمَّتِى عَنِ الصَّدَقَةِ؟ قَالَ:
-اِذَا هَمُّوا بالصَّدَقَةِ تُوضَعُ عَلَى رَأْسِى الَمَنَاشِيرُ فَتَنْشِرُنِى كَمَا يُنْشَرُ الْخَشَبُ .
İbnü Abbâs (r.a.) hazretlerinden rivâyet edildiğine göre:
Efendimiz (s.a.v.) Hazretleri, bir gün, Mescid-i nebeviden çıktı. İblis Mescid-i Nebevinin kapısındaydı. Efendimiz (s.a.v.) Hazreteri, ona sordu.
-"Seni mescidimin kapısına getiren nedir?" Şeytan:
-"Beni buraya getiren Allah'dır."
-"Neden "diye sordu.
-"Bana dilediğini sorman için" dedi.
İbnü Abbas (r.a.) dedi ki, Efendimiz (s.a.v.) Hazretlerinin şeytana ilk sorduğu namaz hakkındaydı.
Efendimiz (s.a.v.) Hazretleri, şeytana sordu.
-"Ey mel’ûn! Ümmetimin cemaatle namaz kılmalarına neden mani oluyorsun?
Şeytan:
-"Ey Muhammed! Senin ümmetin cemaatle namaz kılmak için evden çıktıkları zaman beni çok sıcak bir humma (ateş) tutar. Onlar cemaatten ayrılmadıkça ateşim sönmez,"
Efendimiz (s.a.v.) Hazretleri yine sordu:
- Sen niçin ümmetimin ilim ve duasına manioluyorsun?
Şeytan aleyhillane dedi:
- Onlar dua ettiklerinde kör ve sağır oluyorum. Onalar dua ve namazı bırakana kadar ben bu halde kalıyorum.
Efendimiz (s.a.v.) Hazretleri yine sordu:
-"Sen ümmetimin Kur'an-ı kerime hizmet etmelerine neden mani oluyorsun?" Şeytan:
-"Senin ümmetin Kur'ân-ı kerimi okudukları zaman ben kurşun gibi eriyorum," dedi.
-"Sen ümmetimin Allah yolunda cihâd etmelerine neden mani oluyorsun?" dedi. Şeytan:
-"Onlar, cihada çıktıkları zaman, ayaklarıma bağlar vurulur. Onlar dönesiye kadar bağlı kalıyorum.
-“Ümmetimin hacca gitmelerine niye mani oluyorsun?” Şeytan:
-“Ümmetin hacca gitmek için evden çıktıklarında onlar dönesiye kadar ben, zincirlere ve demir halkalara vuruluyorum.
(-“Ümmetime neden cimri olmaları için vesveve veriyorsun? Şeytan:)
-“Ümmetin sadaka vermeyi niyet ettiği ve düşündüğü zaman, tahta biçildiği gibi ben de başımdan bıçkı ile biçiliyorum gibi, anlatılması zor ağrı ve acı çekiyorum,"dedi. (1/5)

ŞEYTAN’IN İTİRAFLARI (BİR BAŞKA RİVAYETE GÖRE)

وَذُكِرَ عَنْ وَهْبِ بْنِ مُنَبِّهٍ اَنْهُ قَالَ: أَمَرَ اللهُ تَعَالَى إِبلِيسَ اَنْ يَأْتِىَ مُحَمَّداً عَلَيْهِ السَّلاَمُ وَيُجِيبُهُ عَنْ كُلِّ مَا كُلِّ يَسْأَلُهُ فَجَاءَهُ عَلَى صُورَةٍ شَيْخٍ وَيَدِهِ عُكَازَةٌ فَقَالَ لَهُ:
مَنْ اَنْتَ؟ قَالَ: - اَناَ إِبْلِيسُ. قَالَ: -لِمَا ذَا جِئْتَ؟
قَالَ: - أَمَرَنِى رَبِّى اَنْ آتِيَكَ وَأُجِيبَكَ وَأَخْبَرَكَ عَنْ كُلِّ مَا تَسْأَلُنِى. فَقَالَ رَسُولُ الله صَلَّى الله عَلَيْهِ وَسَلَّم: فَكَمْ أَعْدَاؤُكَ مِنْ اُمَّتِى؟ قَالَ:
خَمْسَةَ عَشَرَ: اَنْتَ اَوَّلُهُمْ وَاِمَامٌ عَادِلٌ وَغَنِيٌّ مُتَواضِعٌ وَتَاجِرٌ صَدُوقٌ وَعَالِمٌ مُتَخَشِّعٌ وَمُؤْمِنُ نَاصِحٌ ومُؤْ مِنٌ رَحِيمُ الْقَلْبِ وَثَابـِتٌ عَلَى التَّوْبَةِ وَمُتَوَرِّعٌ عَنِ الْحَرَامِ وَمُؤْمِنٌ مُدِيمٌ عَلَى الطَّهاَرَةِ وَمُؤْمِنٌ كَثِيرُ الصَّدَقَةِ وَمُؤْمِنٌ حَسَنُ الْخُلُقِ مَعَ النَّاسِ وَمُؤْمِنٌ يَنْفَعُ النَّاسَ وَحَامِلُ الْقُرْآنِ الْمُدِيمُ عَلَيْهِ وَقَائِمُ اللَّيْلِ وَالنَّاسُ نِيَامٌ .
قَالَ عَلَيْهِ السَّلاَمُ:
فَكُمْ رُفَقَاؤُكَ مِنْ اُمَّتِى؟ قَالَ:
عَشَرَةٌ : سُلْطَانٌُ جَائِرٌ وَغَنِيٌّ مُتَكَبِّرٌ وَتَاجِرٌ خَائِنٌ شَارِبُ الْخَمْرِ وَالْقَتَّاتُ وَصَاحِبُ الرِّيَاء وَآكِلُ الرِّبَا وَآكِلُ مَالِ الْيَتِيمِ وَمَانِعُ الزَّكَاةِ وَالَّذِى يُطِيلُ اْلأَمَلَ

Vehb bin Münebbih (r.h.) hazretlerinden zikredildi. Buyurdular ki: Allâhü Teâlâ hazretleri, Şeytana, Efendimiz (s.a.v.) hazretlerine gitmesini ve Efendimiz (s.a.v.) hazretlerinin kendisine sorduğu her suâle doğru cevâp vermesini emretti.
Şeytan da elinde değnek olan ihtiyâr bir kimse sûretinde Efendimiz (s.a.v.) hazretlerine geldi. Efendimiz (s.a.v.) hazretleri, ona sordu:
-"Kimsin sen?" O:
-"Ben İblisim!"dedi. Sordular:
-"Niçin geldin?" Şeytan:
-"Allâhü Teâlâ hazretleri, 'sana gelmemi senin sorduğun her suâle cevâp vermem ve sana haber vermemi,' bana emretti," dedi.
Efendimiz (s.a.v.) hazretleri sordular:
-"Benim ümmetimden senin kaç düşmanın var?" Şeytan:
-"On beş!" dedi. Ve onları saymaya devam etti.
1. Birincileri sensin.
2. Âdil imâm (idâreci),
3. Mütevâzi olan zengin,
4. Doğru tüccâr,
5. Hüşû' duyan (Allâh'tan korkan ve mütevâzi) alim,
6. Nasihat eden mü'min,
7. Kalbinde merhamet olan mü'min,
8. Tevbesinin üzerinde durup sebât eden kişi, (1/428)
9. Haramdan sakınan (verâ sâhibi),
10. Tahâret (temizlik ve abdeste) devâm eden mü'min,
11. Çok sadaka veren mü'min,
12. İnsanlarla olduğu zaman ahlakı güzel olan mü'min,
13. İnsanlara faydalı olan mü'min,
14. Kur'ân-ı Kerîmin hâmili (ezberleyen ve onun sorumluluğunu yüklenen) ve ona (hizmet etmeye ve okumaya) devam eden kişi,
15. İnsanlar, uyurken geceleri kıyâmla (uyanık ve namaz kılmakla) geçiren kişilerdir," dedi.
Efendimiz (s.a.v.) hazretleri, yine şeytana sordular:
-"Benim ümmetimden senin dost (ve arkadaş)ların kaç kişidir?" Şeytan:
-"On kişidir!" dedi. Ve saymaya devam etti:
1. Zulümkâr sultan (idâreci),
2. Kibirli zengin,
3. Hain tüccâr,
4. İçki içen,
5. Koğuculuk yapan,
6. Gösteriş sâhibi (riyâkâr),
7. Faiz yiyen,
8. Yetimin malını yiyen,
9. Zekata mâni olan (zekâtı vermeyen, zekâti verilmesi gereken yerlere vermeyen ve kendisine zekât almak düşmediği halde zekât alan ve böylece Müslümanların zekâtına mâni olan),
Tul-u emel sâhibi olan kişilerdir."