Camiye giderken nelere dikkat edilmeli?

Beytüllah’a (Mescidlere) girmenin şartları nelerdir?
وَرُوِيَ عَنْ عُمر بن الخطاب رضي الله عنه أَنّهُ سَمِعَ صَوْتَ رَجُلٍ في المسجِد فقال: مَا هذَا! أَتَدْري أيْنَ أَنْتَ!؟ وَقال حُذَيفَةَ قال النبي صلى الله عليه وسلم: (إن اللهَ أَوْحَى إلي يَا أَخاَ الْمُنْذِريِن ياَ أَخاَ الْمُرْسَلِِين أَنْذِرْ قَوْمَكَ أَلاّ يَدْخُلُوا بَيْتاً مَنْ بُيوتِي إلاّ بـِقُلوُبٍ سليمةٍ وألسنةٍ صَادِقَةٍ وَأيْدٍ نَقِيّة ٍوَفروجٍ طاَهِرَةٍ وَألاّ يَدْخُلُوا بَيْتاً مِنْ بُيُوتِي مَا داَمَ لأَحَدٍ عِنْدَهُمْ مَظْلِمَةٌ فإني ألعنه ماَ داَمَ قاَئِماً بَيْنَ يَدَيَّ حَتىّ يُرَدّ تِلْكَ الظّلامَةَ إلَِى أَهْلِهَا فَأكُون سَمْعَهُ الّذي يَسْمَعُ بـِهِ وَبَصَرَهُ الذي يُبْصِرُ بـِهِ وَيَكُونُ مِنْ أوْلِياَئي وَأصْفِيائي وَيَكُونُ جَاري مَعَ النّبيينَ وَالصّدّيقينَ وَالشّهَداَءِ وَالصّالِحينَ
Ömer ibni Hattab (r.a.) hazretlerinden rivâyet olundu. Hazret-i Ömer (r.a.) Mescid’de bir adamın sesini işitti. Ona:
-“Ne yapıyorsun? Nerede olduğunu bilmiyor musun?” dedi. Hadis-i şerifte Efendimiz (s.a.v.) hazretleri şöyle buyurdular: Allahü Teâlâ bana şöyle vahyetti:
-“Ey uyarıcı ve korkutucuların (insanları cehennemle korkutan peygamberlerin) kardeşi! Ey mürsellerin (kendisine kitab verilen peygamberlerin) kardeşi! Kavmini uyar: Benim evlerim¬den herhangi bir evime (mescidlerden herhangi bir mes¬cide) ancak ve ancak selim (teslim olmuş) bir kalb, sâdık (doğru) bir dil, kimseye zarar vermeyen eller ve temiz fercler ile (zinâ ve her türlü kötülükten arınmış namuslu bir halde, kalbini, elini, be¬lini ve dilini koruyarak) girsinler. Birinin onların üzerinde bir hakkı olduğu halde (yani kullarıma zulmedenler) benim evlerim¬den herhangi bir evime girmesinler. Eğer bu halde benim evlerim¬den herhangi bir evime (Ka’be veya bir mescide) girer¬lerse; onlar benim yed-i kudretimin önünde mescidlerimde namaz kıl¬dıkları müddetçe onlara lânet ederim. Haksızlık ettikleri ve ma¬lını tecâvüz ettikleri kişilerin haklarını kendilerine vermedikçe be¬nim lânetim onlara devam eder. Kim hakkı ehline verir, selim bir kalb, sadık bir dil, zararsız bir el ve korunmuş bir ferc (namus) ile ev¬lerimden herhangi birine gelip ibâdet ederse, ben onun kendi¬siyle işittiği kulağı ve kendisiyle gördüğü gözü olurum. O kişi be¬nim evliyâ ve seçkin kullarımdan olur. Ve o kişi, kıyâmet gününde peygamberler, sıddıklar, şehidler ve sâlih kullarımla berâber olur.”

Kalb temizliği

Ve bil ki, Allahü Teâlâ hazretlerinin kalbine izâfe ettiği “beyt” (ev) hakîkatte kalb beytidir. Allahü Teâlâ hazretleri, kalbin mâsivâ’ya (yani, kendisinden başka şeylere) iltifat etme kirinden (ve pisliğin¬den) temizlenmesini emretti. Zira kalb, Allahü Teâlâ hazretle¬rinin nazargâhıdır.
Şöyle buyurulduğu gibi:
Gönül yap ki gönül yapmak haccı ekberdir.
Bir gönül yapmak binlerce Ka’beden daha iyidir.
Kâ’be Azerin Halilinin yapmış ol¬duğu binâ’dır.
Gönül ise nazargâhı İlâhî’dir.
Elbette kalbi temizlemek gerekir. Kalbler iyice temizlenince onun yanına, İlâhî nurlar, rahmânî sırlar yerleşir ve onun üzerine sukûnet ve vekar iner. Kul bu rütbelere ulaştığında hakikî olarak Rabbine secde ve rükü eder ve sırrı ile Rabbine nail olup kurtulur.