İslamda Ayıp, Ayıp Araştırmak ve Ayıp Örtmek

Ayıp nedir? ayıp arastırmak günah mıdır?
Ayıp, kusur, noksan, eksiklik, leke, fena, uygunsuz, utandıracak veya utanmaya sebep olacak haldir.
İnsanlar, yuvalarında, özel hayatlarından ve kendilerinden emin olarak yaşamalıdırlar. İslamiyette, suçluyu bulmada bile olsa, insanların ayıplarını aramaya ruhsat verilmemiştir. Kimsenin görmediği yerde işlenen suçtan, ayıptan, zan ve tahminlere dayanarak ceza verilemez. Sadece suçlu işlediği suçu açığa vurduğu zaman yakalanır.
Cenab-ı Hak buyuruyor:
"Ey iman edenler! Zannın çoğundan kaçının. Çünkü zannın bir kısmı günahtır. Birbirinizin kusurunu araştırmayın. Biriniz diğerinizi arkasından çekiştirmesin. Biriniz, ölmüş kardeşinin etini yemekten hoşlanır mı? İşte bundan tiksindiniz. O halde Allah'tan korkun. Şüphesiz Allah, tevbeyi çok kabul edendir, çok esirgeyicidir. " (Hucurat Suresi 12)
Bu ayeti kerimde, insanların noksanlarının araştırılması, hatalarından bahsedilmesi, gizliden gizliye özel hayatlarındaki sırlara vakıf olmaya çalışılması yasaklanmıştır. Çünkü zan, ihtimal üzere bir hüküm olduğundan bir kısmı hakka hiç isabet etmez, etmeyince de başkasının hakkına ait hususta o şekilde aleyhine hüküm bühtan ve iftirâ ve bundan dolayı bir vebal olur. Özellikle zannın kaynağı yalnız nefsi işler olduğu zaman hata daha büyük olur. Zannın bazısı günah ve vebal olunca da böyle bir vebal ve zarara düşmemek için tedbirli davranmak ve hangi çeşit zandan olduğunu düşünebilmek üzere onun bir çoğundan sakınmak gerekir.
Yasaklanan çirkinliklerden bir çoğu da böyle zanlardan ortaya çıkar. Gerçi zannın hepsi günah ve vebal değildir. Allah'a ve müminlere güzel zan gibi vacip olan zan da vardır. Nitekim Nur Sûresi'nde: "Erkek ve kadın müminlerin bu iftirayı işittiklerinde kendi vicdanları ile iyi zanda bulunup da..." (Nur, 12) buyurulmuş ve Kudsi Hadis'te "Ben kulumun bana zannı yanındayımdır." diye rivayet olunmuştur.
Hz. Peygamber (s.a.v.) buyurmuştur ki: "Allah Teâlâ müslümandan kanını ve ırzını ve kendisine kötü zanda bulunulmasını haram kılmıştır."
Bilinmeyen bir adama iyi zan vacip olmasa bile kötü zan da caiz olmaz. Fakat fısk ve fücur ile tanınan kimselere kötü zan haram olmaz. Bununla beraber: Tecessüs de etmeyin, yani müminlerin eksikliklerini bulacağız, açık delil ve işaretler elde ederek zan ve yakîn meydana getireceğiz diye casus gibi inceden inceye yoklayıp araştırmayıp açık olanı tutmak, Allah'ın örttüğünü örtmek gerekir.
İslam'a göre, insanın kendi evinde yaptığının, evinin içinde kalması, dışarı aksetmemesi, toplum arasında yayılmamsı gerekir. Bu sebeple izinsiz bir kimsenin evine girilmesi bile yasaklanmıştır.
Peygamberimiz buyuruyor:
"Ey diliyle müslüman olup kalbiyle işlememiş olanlar gürûhu!Müslümanları üzmeyin, onları ayıplamayın ve onların kusurlarını araştırmayın. Şu bir gerçektir ki; her kim müslüman kardeşinin ayıbını araştırısa Allah da onun ayıbını meydana çıkarır ve Allah her kimin ayıbını meydana koyarsa, evinin içinde bile olsa onu kepaze eder." (Tirmizi)
"Müslüman kardeşinin ayıplarını örten, bir ölüyü diriltmiş gibidir" (Buhari)
"Bir adam bir gece fenelığı yapıp da Cenab-ı Hak onu örtmüş iken: 'Ey filanca ben dün gece şöyle böyle yaptım demesi, suçunu ilan ve teşhirdir. Halbuki o, geceyi Allah'ın örtüsüne mazhar olarak geçirmişti. Allah'ın örttüğü bu suçu sabahleyin teşhir etmiş, açıklamış bulunuyor" (Riyazü's salihin)
Ayıp ve kusur işleyen bazı kişilerin zararını ortaya koymakla, kişi utandırılarak toplum içinde mahcup düşürülmenin yanısıra, neticede o kişi, "zaten toplum beni biliyor" diyerek açıktan o ana kadar gizli işlediklerini yapmaya başlar, zamanla bunlar normal hale gelir böylece o ayıp iş meşrulaşmış olur. Bu sebeplerden dolayı, kişilerin ayıp ve kusurlarını bulmak yerine, tatlı dille nasihat etmek, çeşitli vesilerle bu ayıbı işleyip, günaha girmeside daha faydalı olur. Ancak, şahısları aşıp başkalarına ve topluma zararı dokunacak şekilde açığa çıkan ve insanlara zulüm getiren ayıplar, günahlar böyler değildir.