Dini nikah şahitleri kimler ve nasıl olmalı

Nikah şahitleri kimlerden olur vasıfları nelerdir?
Müslümanların nikâhı ancak iki erkek şâhid yahut bir erkek ile iki kadın şâhid huzurunda kıyılır. Şâhidlerin hür ve müslüman olmaları şart, âdil olmaları ise şart değildir: Nikâhın sahih olması için akid yapılırken şâhidlerin hazır olmaları şarttır. Zira Hz. Peygamber (sas) şöyle buyurmuştur: "Şâhiâler hazır olmadan nikâh akdi geçerli olmaz.", "Zinâkâr kadın; kendisini şâhidsiz olarak nikâhlayandır." [7]

Şâhidlerin vasıflarına gelince; arkadaşlarımız dediler ki; kendi nefsiyle kabule salâhiyetdar olan herkesin hazır olmasıyla nikâh akdi yapılabilir; aksi halde yapılamaz. Bu doğrudur: Çünkü şehâdet ve kabul her biri nikâhın sıhhati için şarttır. Bunlardan birinin diğeriyle muteber olması caizdir. Nikâh akdinde hazır bulunan şâhidlerin hür, âkil ve baliğ olmaları şarttır. Çünkü -şâhidlik bahsinde de anlatıldığı gibi- köle, deli ve çocuk şâhidlik ehliyetine sahip değildirler. Dolayısıyla bunlar kendi nefisleri ile kabule salâhiyet sahibi değildirler. Müslümanların nikâh akidlerine şâhid olanların da müslüman olmaları şarttır. Çünkü kâfirin müslüman üzerinde velayet hakkı olamaz.

Şâhidlik bahsinde de açıkladığımız gibi; mal üzerinde şehâdet hususu nazar-ı itibara alınarak, bir erkek ile iki kadının şâhidliği ile nikâh akdi caiz olur. İki fasıkın hazır bulunmasıyla da nikâh akdi yapılabilir. Çünkü nass bu hususda bir tafsilat vermemektedir. Ayrıca fasık da adaletli bir kimse gibi bizzat kabul ehliyetine sahiptir ve kendi nefsi üzerine velayet hakkı elinden alınmadığı gibi, başkası üzerine velayet hakkı da elinden alınmaz. Zira her iki velayet de aynı cinsden ve bu bir mükellefiyeti üzerine almak olduğu için de caizdir. Zira fasıklık bir itham hususunda yapıldığı zaman şâhidliğe tesir eder. Oysa burada normal olarak şâhidlik edâ edilmektedir.

Şâhidliği üstlenmeye gelince; bu müşahede edilen bir iş olup bunun itham edilecek bir tarafı yoktur. Nikâhın akdedilmesi, nikâhın şehâdetiyle ispatlanacağı kimsenin şehâdetine bağlı değildir. Meselâ; zahiren âdil olduğu bilinen ama bâtınî durumu bilinmeyen kimse gibi... Bu sebeple nikâh her ikisinin iki oğlunun veya kadının başka erkekden doğurduğu iki oğlunun şehâdetleriyle akdedilebilir. Ancak daha yakındaki birinin böyle bir nikâhın kıyılmamış olduğunu iddia etmesi halinde nikâh akdi bunlann şehâdetleriyle ispatlanamaz. Zira akid ancak şâhidlerin hazır olmasıyla yapılabilir. İnkârı halinde şehâdetleriyle ispatlanacağı kimselerin akid esnasında hazır olmaları şart değildir.

Kölelerin sahicilikleri ile de nikâh akdi caiz olur: Çünkü bunlar şâhidlik ehliyetine sahiptirler. Hatta körün şâhidliğine dayanılarak hâkimin hüküm vermesi de caiz olur. Çünkü bu üzerinde içtihad edilen bir mevzudur. İmam Mâlik körün şâhidliğini caiz görmüştür. Ebû Yûsuf ise, şâhidlik vazifesini gözleri görür vaziyette iken üstlenmesi şartıyla, âmâ iken şehâdette bulunmasını caiz gömüştür. Kör şâhidlik ehliyetine sahip olunca, gözü gören gibi olur. Çünkü o, nefsi ile kabule yetkili olur.

İffetli bir kadına zina iftirasında bulunduğu için hadd cezasına çarptırılan bir kimse eğer tevbe ederse, şâhidlik ehliyetine sahip olur. Hatta hâkimin onun şâhidliğine dayanarak hüküm vermesi caizdir. Tevbe etmez ise, -evvelce de açıkladığımız gibi- o fâsıktır.

Müslüman bir erkeğin zımmî bir kadınla, iki zımmî erkeği şâhid tutarak evlenmesi caiz olur. Fakat erkeğin nikâhı inkâr etmesi halinde bu iki zımmînin şâhidliği ile nikâh ispatlanamaz: İmam Muhammed dedi ki; böyle bir nikâh akdi caiz değildir. Çünkü kâfir müslümana karşı şâhidlik edemez. Nikâhda işitmek de şâhidliktir. Bu durumda sanki onlar sadece kadının konuşmasını işitmiş gibi olurlar.

Ebû Hanîfe ile Ebû Yûsuf un bu mes'eledeki görüşlerinin gerekçesi şudur; nikâh akdi inkâr edilirse, bu iki zımmînin şehâdetiyle ispat edilir. Bunlann şehâdetleriyle ispatlanması caiz olduğuna göre, bunlann huzurlannda nikâhın akdi haydi haydi caiz olur. Evvelce de açıkladığımız gibi; nikâhın akdedilmiş olması akdin kendisiyle sabit olduğu kimsenin işitmesine bağlı değildir. Kâfirin işitmesi müslümanlar hakkında sahih olur. Öyle ki; zımmî olarak işittikten sonra müslüman olursa, şâhidlikleri caiz olur.

Nikâh akdedilirken şâhid bulundurmanın şart koşulması mehrin vücûbundan değil de, mahallin ehemmiyetini ortaya koymak açısından mülkiyeti ispat içindir. Bunun sebebini açıklamıştık. Bu şart tahakkuk etmiş ve mülkiyet sabit olmuştur. Ama şâhidler kocanın söylediklerini işitmezlerse, hüküm bunun hilâfınadır. Zira nikâh akdi onun konuşmasıyla yapılır. Akid yapılırken şâhid bulundurmak şarttır. [8]