İSLAMDA KADIN ERKEK İLİŞKİSİ NASIL OLMALI?

İslamda kadın ve erkek ilişkisi hangi ölçüde olmalı?İslamda kadınla erkek münasebetleri nasıl olmalı?
Sahip olduğumuz kimlik, toplumsal ilişkilerimizde kendini ele verir. Kimlerle nasıl ve ne şekilde ilişki kurduğumuz ve karşılıklı ilişkilerde takındığımız tavır ve kullandığımız üslup kişinin hem şahsiyeti hem de kimliği hakkında önemli ipuçları verir. Oysa yaşadığımız an ve çevrede biz Müslümanlar sosyal ilişkilerimizde henüz tutarlı bir örnek oluşturmuş değiliz.

Islâm, yalnızca ortaya çıkan sorunlara çözümler getiren bir inanç ve hukuk sistemi değil, aksine, getirdiği kurallarla öncelikle sorunların ortaya çıkmasını önleyen bir dindir. İslam'ın bu özelliği kadın-erkek ilişkileri alanında da kendini göstermekte, Islâm toplumlarında, Batı örneği câhili toplumların karşı karşıya geldiği sorunların ortaya çıkmasına imkan tanımamaktadır

İslam dininde, zina haram olduğu gibi, zinaya zemin hazırlayan söz, iş ve davranışlar da haramdır. Kur'ân-ı Kerîm'de bu hususta: "Zinaya yaklaşmayın; çünkü o, pek çirkin ve çok kötü bir yoldur." (İsrâ sûresi: Ayet 32 )buyrulmaktadır.

Çağ ve mekanların değişmesiyle İslam’ın temel kaideleri değişmez.

GÖZLERİ HARAMDAN SAKINDIRMAK

Kur’an’ı Kerim’de Nur suresinde Allah’u Taala: “Mü’minlere söyle gözlerini haramdan sakınsınlar.Mü’min kadınlara da söyle gözlerini yere indirsinler(erkeklere bakmasınlar),namuslarını korusunlar.”Nur:31

Hz Yusuf: “Ben nefsimi temize çıkarmıyorum.Çünkü her nefis kötülüğü emreder.”Yusuf:53

----Hz peygamber bir gün hz Ali’ye şunları söyler: “Ey Ali muhakkak ki cennette senin için bir köşk vardır.Bir bakışa ikincisini ekleme.birincisi senin için mübahtır,fakat başkaca bakma hakkın yoktur.”

----Haramlardan sakınmak sadece tek yönlü değildir. Kadına mahrem yerleri ve ziynetlerini örtüp göstermemek düşerken erkeğe de onun cazibesine kapılıp bakmamak düşer.

HALVET

İslâm dini, yabancı kadın ve erkek ihtilâtını, onların ölçüsüz bir şekilde birbirleriyle haşir neşir olmalarını tasvip etmemiş, pratik hayatta aralarında daima bir mesafe bırakmış ve aralarındaki ilişkilerin belli bir ölçü ve disiplin içerisinde olmasını emretmiştir. Çünkü onların ihtilâtından çeşitli kötülükler, hatta aile ve toplum hayatını çökerten zina gibi büyük günahlar da doğabilir.

Resulullah: bu hususla ilgili şöyle buyuruyor: “Hiçbir kimse yanında mahremi olmadan bir kadınla baş başa kalmasın.Çünkü üçüncüleri şeytan olur.”

Gözün zinası, bakılması haram olan yerlere bakmak; kulağın zinası, zinaya dair konuşulanları dinlemek; elin zinası, yabancı bir kadına elle dokunmak veya öpmek; ayağın zinası, zina etmeye gitmektir. Ancak dil, el, kulak, ayak, kalb ve göz gibi organlara nisbet edilen zina, gerçek zina olmayıp, gerçek zinaya götürücü fiil ve davranışlardır. Gerçek zina yapılmadıkça, bu organların yaptıkları, kendi çaplarında günahtır.


Yukarıdaki açıklamalardan anlaşıldığı üzere, İslâm dini prensip olarak kötülükleri yasak ettiği gibi, ayrıca ön tedbir olarak kötülüğe vesile olan ve onu tahrik eden durum ve davranışları da yasaklamış ve böylece insanla kötülük arasına bir mesafe koyarak kötülük yollarını tıkamıştır.

Islâm, toplumun çürümesine neden olan başlıca amillerden birisi kadın-erkek arasındaki gayr-i meşrû cinsel ilişkiyi (zina, fuhuş) yasaklamış, caydırıcı bir etken olarak cezaî müeyyideler getirmiştir. Fakat asıl önemlisi bireyleri bu tür fiillere götürecek bütün yolları kapatması, oluşmasını önleyici tedbirler almasıdır. Bu tedbirlerin başında karşıt cinsteki yabancı kişilerin yalnız başlarına bir arada bulunmaması kuralı gelir. Hz. Peygamber, böyle bir durumun doğuracağı tehlikeli sonuçlara dikkat çekmek üzere, "Çünkü -bu takdirde- üçüncüleri şeytandır" (Ibn Hanbel, Müsned, I, 227, III, 339) buyurur. Diğer bir önleyici kural da tesettür ve sürekli bakış gibi uyarıcı davranışlardan kaçınma (en-Nur, 24/30-31) kuralıdır. Dokunma, el sikisma ve benzeri fiziki temas yasağı da başka bir önlemdir (el-. Mavsılî, el-Ihtiyarî Ta'lili'l-Muhtar, IV, 156). İslam'ın kadın-erkek ilişkileri hakkında getirdiği hüküm ve kurallar açısından bakıldığında flörtün bütünüyle Islâm sınırlan dışında kaldığı görülür: Çünkü, biçimi, şartlan ve sonuçlan bakımından İslam'ın hüküm ve kurallarına ters düşen bir ilişki biçimi olarak ortaya çıkmaktadır.

Islâm insanın cinsel yönünü görmezden gelip bu alandaki ihtiyaçlarını yok saymaz. Tersine, bu yönünün meşrû' ve hem birey, hem de toplum için yararlı olabilecek biçimde tatminini öngörür. Evlilik kurumunun önemli varlık nedenlerinden birisi de insanın cinsel ihtiyaçlarının böyle bir yönde karşılanmasıdır. Bu nedenle Islâm'da evlilik teşvik edilmiş, olabildiğince kolaylaştırılmaya çalışılmıştır.

Ölçü Kur'an ahlakı ile ahlaklanmak olmalıdır. Bu da kişiden kişiye değişen soyut bir kavram değildir. Bunu İslam'ı yaşamada samimi olan, fıtratlarını muhafaza edenler iyi bilir. Kur'an kadın-erkek arasındaki ilişkilerin nasıl olması gerektiğinin önemli ipuçlarını vermektedir. Kadın için tesettürü emreden (33/ 59) ve sözün çekici bir biçimde söylenmemesine vurguda bulunan (33/ 32) Rabbimiz, müslüman kadının belli kıstaslara dikkat ederek toplum hayatına katılabileceğini göstermektedir. Mü'minlerin haram olan bakışlardan sakınmalarını belirten ayette (24/ 30) bazı sınırlamalar koymaktadır
Kur'an'ın istediği ahlâkı yaşamamız ayette belirtilen takva elbisesini giymekle sağlanacaktır: "Ey Ademoğulları, size çirkin yerlerinizi örtecek giysi, süslenecek elbise indirdik. Takva elbisesi ise daha hayırlıdır". Takva elbisesi daha hayırlıdır derken kastedilen: Nasıl ki elbise bedeni örtmeye yarıyorsa kalbi de günahlara dalmaktan örtmek ve onu korumak gerekir.Biri bedenin ayıplarını kapatır ve onu güzelleştirirken diğeri de kalbin ayıplarını kapatır ve onu güzelleştirir. Bir Müslüman kız tesettürlü iken de dilerse cazibesini ön plana çıkarmanın yolunu bulabilir veya Müslüman görünümlü bir erkeğin zihni modern hurafelerle kirlenmiş olabilir. Bu yüzden önce takva elbisesini giymeli ve ahlaki davranışları zihinsel düzeyde kendimize mal etmeliyiz