İSLAMDA ZİNA NEDİR?

İslama göre hangi fiiller zina sayılır?islamda zina ne anlama gelir?İslam anlayışında hangi birleşmeler zina kabul edilir?
İslamda zina kısaca evlilik dışı cinsel ilişki,evlilik dışı cinsi münasebet,yasak ilişki anlamına gelir ki,İslam dini hem zinayı hemde kişiyi zinaya götürecek her türlü fiili yasaklamış ve haram kılmıştır.Zina fili Kuranı Kerimde daha farklı terimlerlede ifade edilmiş olup,zinanın şer'i cezası da açıkça ayetlerle ifade edilmiştir.

Zinanın “meşrû olmayan cinsel ilişki” şeklindeki sözlük anlamıyla dinî terminolojideki anlamı esasen farklı değildir. Ancak literatürde kavramın hakiki veya mecazi anlamda kullanımı, bütüncül yahut salt ceza hukuku açısından teknik bakış, suçun unsurlarını tarife yansıtma gayretleri, zinaya yol açan fiillerin zina kapsamına dahil edilmesi veya herkesçe bilinen bir kavram olmasından hareketle nisbeten kapalı ifadelerle yetinilmesi gibi sebeplerle birbirinden hayli farklı zina tanımlarına rastlanır. Diğer semavî dinlerin ve insanlığın ortak kültürünün her devirde büyük günah ve suç olarak gördüğü zinayı İslâm dini de haram kılıp büyük günahlardan saymış ve bu suçu işleyenlere bazı dünyevî-cezaî yaptırımlar öngörmüştür. Kur’ân-ı Kerîm’de zina kelimesi beş âyette geçer. Bunlardan birinde (el-İsrâ 17/32) zinaya yaklaşılmaması gerektiği, onun çirkin bir iş ve kötü bir yol olduğu belirtilir; ikisinde (el-Furkān 25/68; el-Mümtehine 60/12) zina şirk ve adam öldürme gibi büyük günahlar arasında zikredilir. Diğer iki âyette de (en-Nûr 24/2-3) zina eden erkekle zina eden kadına yüzer sopa (celde) vurulması emredilir ve zina edenlerin ancak zina edenle veya bir müşrikle evlenebileceği vurgulanır. Kur’an’da geçen, ancak şeytana uyanların yapacağı işler olarak nitelendirilip kesin bir dille kınanan ve yasaklanan “açık hayasızlık” anlamındaki fahşâ/fâhişe (çoğulu fevâhiş) kelimeleri de birçok âyette özellikle zina mânasında (en-Nisâ 4/15, 25; el-En‘âm 6/151; el-Ahzâb 33/30) veya öncelikli olarak zinayı ifade edecek şekilde geçer (el-Bakara 2/169; en-Nahl 16/90; en-Nûr 24/21; en-Neml 27/54; ayrıca bk. FUHUŞ). Yine Kur’an’da kazf (zina iftirası), edep ve hayâ, ırz ve iffetin korunmasına dair hükümler de zinanın büyük günahlardan oluşunun farklı açılardan ifadesidir. Hadislerde de zinanın büyük bir günah, ağır bir suç olduğunu bildiren ve Hz. Peygamber’in bununla ilgili uygulamalarını yansıtan zengin bir malzeme vardır.

Dinî literatürde zina kavramının en geniş anlamıyla cinsel haramı ifade ettiği de olur ve bu yaklaşım bir hadiste geçen gözün ve dilin zinası tabirlerinden kaynaklanır (Buhârî, “İstiǿźân”, 12, “Ķader”, 9; Müslim, “Ķader”, 20). Hadis, göz ve dille işlenen cinsel günahtan söz ederken zina kelimesinin mecazi anlamda kullanımına da örnek teşkil eder. Harama bakmak ve yaygın ahlâk kurallarına uymayan cinsel içerikli sözler söylemekle başlayan sürecin zinaya götürme ihtimalinin yüksekliğinden dolayı böyle bir ifade kullanılmış da olabilir. Nitekim ilgili âyette, “Zina etmeyin” yerine, “Zinaya yaklaşmayın” denmesi (el-İsrâ 17/32), sadece zina fiilinin değil zinaya yol açacak davranışların da haram kılındığı şeklinde anlaşılmıştır. Ancak fakihler, konunun ahlâkı ve bireyin dinî duyarlılığını ilgilendiren bu yönüne de temas etmekle birlikte daha çok hukukî boyutu üzerinde durmuş, zina tanımını da buna göre yapmıştır. Meselâ Hanefîler zinayı, “bir erkeğin aralarında nikâh bağı veya şüphesi bulunmayan bir kadınla önden cinsel birleşmesi” şeklinde tanımlamıştır. Bu tanıma uyan zina, dinen haram olmasının yanında unsurlarının oluşması halinde cezaî yaptırımı gerektiren bir suçtur. Ayrıca zinanın nesep, mehir, ihsan (iffetli olma) sıfatı, boşanma vb. bazı konularda da hukukî sonuçları vardır. Öte yandan zina suçunu teknik anlamda tanımlamaya çalışan Hanefîler’e göre suçun oluşması için fâilin mükellef olması, rızasının bulunması, fiilin İslâm ülkesinde işlenmesi, evlilik bağı veya şüphesi bulunmayan bir kadınla ve önden yapılması şartları da aranır. Böylece icbar ve tehdit altında, tecavüzle, İslâm ülkesi dışında, nikâhlı eşi zannettiği biriyle, ters ilişki (livâta) tarzında ve hemcinsiyle olan münasebet teknik anlamda zina suçunu değil farklı cezaî yaptırımları gerektiren suçları oluşturur. Mâlikîler buna müslüman olma şartını eklemiş, Şâfiîler ve Hanbelîler ters ilişkiyi de zina kapsamında saymıştır. Taraflardan birinin veya her ikisinin fiilin işlendiği sırada evli ya da bekâr olması eylemi suç olmaktan çıkarmamakta, fakat cezanın farklı şekilde belirlenmesine yol açmaktadır. Livâta erkek erkeğe ilişkiyi (homoseksüellik), sihâk da kadın kadına ilişkiyi (lezbiyenlik) ifade için kullanılan terimler olup ağırlıklı kanaat bu fiillerin zina kapsamına girmeyen farklı cinsel suçlar teşkil ettiği yönündedir. Gayri

meşrû cinsel ilişkileri ifade etmek için fücûr, bigā, sifâh, fâhişe gibi kelimeler de kullanılmaktadır.

Fıkıhta zina suçunun oluşması ve cezalandırılmasına dair geliştirilen zengin doktriner bilgi ve görüşlerin zinanın önlenmesi için alınan hukukî tedbirlerin yanında, hâkim ahlâk terbiyesi ve bu terbiyenin doğurduğu sosyal duyarlılık gibi etkenlerle İslâm tarihi boyunca müslüman toplumlarda zina hem yasak hem de günah ve ayıp sayıldığı için yaygın bir ahlâk sorunu oluşturmamış, muhtemelen konunun mahremiyet boyutunun da bulunması sebebiyle İslâm ahlâk literatüründe zina konusu özel bir ahlâk problemi olarak ele alınmamıştır. Bazı ahlâk kitaplarında “âdâbü’n-nikâh” gibi başlıklar altında genelde evlilikle ilgili konular yanında evlilik dışı ilişkiler üzerinde de durulmakla birlikte, İslâm ahlâk literatüründe -Grek ahlâk kültüründen intikal eden bir yaklaşımla- zina konusu umumiyetle nefsin güçleri ve fazilet-rezilet konuları çerçevesinde işlenmiş, ahlâkî hayatın iki temel motifinden birinin nefsin öfke gücü, diğerinin şehvet gücü olduğu belirtilerek hevâ kavramıyla da ifade edilen şehvet gücünün ifrat ve tefritten arındırılmasıyla dört temel faziletten biri olan iffete (diğerleri hikmet, şecaat, adalet) ulaşılacağı düşünülmüş ve bu çerçevede zina konusunu da kapsayan tahliller yapılmıştır. Buna göre faziletten sapma niteliğindeki zina vb. fiillerin ana sebebi, bu fiillere kaynaklık eden şehvet duygusunun aklın kontrolünden çıkması ve hikmetten uzaklaşmasıdır. Bu yaklaşımın asıl gayesi, ahlâk konusunu psikolojik bir problem olarak ele almak suretiyle bireylerde zina suçunun işlenmesini önleyici bir ahlâkî melekenin oluşmasını sağlamaktır.

İslâm ahlâkı kitaplarındaki yaygın anlayışa göre insan meleklerle hayvanlar arasında bir konumda yaratılmış olup aklını şehvetine hâkim kıldığı takdirde meleklerden üstün bir mertebeye ulaşabileceği gibi şehveti aklına galip gelirse hayvanlardan daha aşağı bir varlık haline gelebilir. Râgıb el-İsfahânî’nin, “İnsan, hayvanî şehvet duygularını öldürmedikçe ya da onları baskı altına alıp dizginlemedikçe hayvanlık seviyesinin üzerine çıkamaz; bunu başardığı takdirde ise özgür, arınmış, hatta ilâhî ve rabbânî bir varlık seviyesine ulaşır” şeklindeki ifadesi (eź-ŹerîǾa, s. 117; ayrıca bk. s. 89-90) bu husustaki İslâmî telakkinin bir özeti gibidir (meselâ bk. İbn Miskeveyh, s. 36; Gazzâlî, Mîzânü’l-Ǿamel, s. 32-33, 96-102; el-ErbaǾîn, s. 245). İnsanın asıl özgürlüğü haz düşkünlüğünden kurtulmaktadır. Hatta şehvet köleliği, bilinen kölelikten daha aşağı bir durum sayılmıştır (Râgıb el-İsfahânî, s. 117, 319). Bu sebeple, “Şehvetini öldüren mürüvvetini diriltir” denilmiştir (Mâverdî, s. 36). Râgıb el-İsfahânî’ye göre Kur’ân-ı Kerîm’de zinanın kötülüğünden bahseden bir âyette onun küfürle (en-Nûr 24/3), başka bir âyette adam öldürme ile (el-Furkān 25/68) yan yana zikredilmesi bu günahın büyüklüğünü gösterir (eź-ŹerîǾa, s. 314-315).

Genel olarak cinsel hayatı hem dinî boyutu hem ahlâk psikolojisi yönünden yetkin biçimde işleyen müslüman âlimlerin başında Gazzâlî gelir (İĥyâǿ, II, 21-60). Gazzâlî, evlenmeyi teşvik eden bazı âyet ve hadisleri kaydettikten sonra bunların evlenme zorunluluğu getirmemekle birlikte gözü ve cinsel organı zinadan korumayı amaçladığını belirtir. Cinsel hayatla ilgili kötülüklerin başında zina gelir. Zina gibi ağır günahlar âhiret hayatını mahveder. Bu sebeple bir hadiste dinî-ahlâkî erdemine ve iffetine güvenilen kimselerle evlenilmesi öğütlenmiş, bu ölçülere uyulmaması halinde yeryüzünde büyük fitne ve fesat çıkacağı uyarısında bulunulmuştur (İbn Mâce, “Nikâĥ”, 46). Gazzâlî bu hadiste evlenmeye teşvikin, zinadan doğacak fesadı, ahlâkî yozlaşma ve bozulmayı önlemenin amaçlandığını ifade eder (İĥyâǿ, II, 22). İnsanlardaki baskın cinsel duyguların dizginlenmesinde dinî duyarlılığın (takvâ) önemine özellikle dikkat çeken Gazzâlî bir kimsede şehvet baskın olur da ona mukavemet edecek takvâ bulunmazsa bu durumun o kişiyi cinsel günahlara sevkedeceğini belirtir. Bundan dolayı Hz. Peygamber anılan hadiste, “Evlenmediğiniz takdirde yeryüzünde fitne ve büyük fesat çıkar” demiştir. Ancak insanın zihnini vesvese ve zararlı düşüncelerden temizlemesi her zaman iradesi dahilinde değildir. Bazan insan namaz içinde bile bu tür vesveselere kapılabilir. Nitekim Gazzâlî’nin naklettiğine göre Katâde b. Diâme, “Rabbimiz! Bize güç yetiremeyeceğimiz şeyler yükleme” meâlindeki âyette (el-Bakara 2/286) şiddetli şehvet duygusunun kastedildiğini, İkrime el-Berberî ve Mücâhid b. Cebr de, “İnsan zayıf yaratılmıştır” âyetiyle de (en-Nisâ 4/28) kadınlara karşı hissedilen cinsel zaafa işaret edildiğini belirtmiştir. Gazzâlî zinayı adam öldürmeden sonra en büyük günah sayar (İĥyâǿ, IV, 20). Büyük günahlara dair hadislerde ve âlimlerin açıklamalarının çoğunda zina etmek, buna aracı olmak, eşcinsellik, iffetli kadınlara zina iftirasında bulunmak (kazf) gibi cinsî hayatla ilgili kötülüklere yer verildiği görülür. Allah, insan soyunun devamını erkekle kadın arasında meşrû evlilik yoluyla sürdürülecek olan cinsel ilişkiye bağlamış olup zinanın haram olmasının temel gerekçesi bu ilişkinin ilâhî yasanın dışına çıkarak gerçekleştirilmesidir. Nesebin belirlenmesi, miras taksimi ve hayatın devamı için gerekli olan diğer konularda sağlıklı bir düzenin oluşturulması zinanın önlenmesi ve kadın-erkek ilişkilerinin meşrû evlilik düzenine dayandırılmasına bağlıdır. İslâm toplumlarında aile ve evlilik kurumunun bir tür kutsal yapı olarak algılanmasında, zinanın yaygınlık kazanmamasında ve zinanın aile kurumunu tehdit eden en büyük tehlike ve kötülüklerden biri olarak görülmesinde, bu konuda oluşmuş hadis birikiminin ve bu birikimin geliştirdiği kültürün ve ortak duyarlılığın güçlü etkisi olmuştur.