İSLAMDA ZİFAF (GERDEK )GECESİ NASIL OLMALIDIR?

İslami usullere göre gerdek (ilk gece)gecesi nasıl olmalıdır?islamda gerdek gecesi yapılacaklar,okunacaklar ve kılınacak namazlar?İslam adabına göre ilk gece ,zifaf gecesi,gerdek gecesi,güvey gecesi,cinsi münasebet,cinsel ilişki nasıl olur.
İslam dini evlilik ve aileye büyük önem vermiş ve evliliği meşru kılan ve haram olan ilişkiyi kaldıran dini nikahıda şart kılmıştır. Kur'an-ı Kerim'de ve hadislerde evlilik emredilmiş ve teşvik edilmiştir. Allah (cc) Nur, 32 ayet-i kerimesinde: "Bir de sizden olan bekârlarla, kölelerinizden, cariyelerinizden elverişli olanları evlendirin; eğer fakir iseler, Allah onlara fazl-ı kereminden zenginlik verir. O her şeyi bilendir."

Birlikte bir ömür sürecek olan eşlerin mutlu ve huzurlu bir yuva kurabilmeleri ve bu mutluluğu sürdürebilmeleri için evlilik esnasında ve evlilik sonrasında meydana gelecek karı koca ilişkilerinde üzerine düşen vazifeleri islamın emrettiği şekilde bilmeleri ve öğrenmeleri de gerekmektedir.bir binanın temeli nasıl sağlam kurulursa üzerine koyulan katlarıda sağlam olur.Onun içindir ki,evliliğin ilk günü,ilk gecesi,ve eşler arasında ilk yaşanacak olan zifaf geceside islam üzere kurulursa temeli sağlam olup asla sarsılmayacaktır. Bu mahrem gecede artık Allah'ın em­riyle karı-koca olacaklardır. Bu birleşme nikah üzere ve İslami şekilde olacağı için, bu arada İslam Dininin icap ettiği ne varsa, onlara da dikkat etmek gerekir.
Damadın, önemli vazifelerinden biri ilk gecede, geline adet halinde olup olmadığını sormaktır. Bu vazife, esasında kız ta­rafınındır. Çoğu zaman bu hususa gereken dikkat gösterilme­mekte ve kızların adetli olduğu zamanlarda düğünleri yapılmaktadır. Halbuki adetli zamanda kocanın, karısıyla cinsi münase­bette bulunması haramdır. Böyle bir durum olursa, damada düşen şey, sabredip adetin bitmesini beklemektir.
Kocasıyla ilk defa başbaşa kalan her gelin bu ilk mahremi­yette az çok korkar, utanır, sıkılır: Güveyi gayet hassas ve nazik bir şekilde davranarak gelini sıkmamalı, içli bir yakınlık göste­rerek okşamalı, ürkekliğini gidermeli, kaba hareketlerden sakınmalıdır.
Hiçbir erkeğe ömründe hiçbir zaman bu dakikalarda olduğundan daha hassas daha kırılması muhtemel bir şey tes­lim edilmemiştir. Gelin bu anının her dakikasını içine sindirir ve hiçbir anını ömrü boyunca unutamaz. Nasıl ki bir insan bir kitabı yavaş yavaş okur ve bir çırpı da bitirmezse, evlilik ve bil­hassa gerdek gecesi de öyledir; gerdek gecesinde yavaş-yavaş alıştıra alıştıra hareket etmelidir. Akıllı bir insan vahşi bir hay­van hissi ile hareket etmez. Önce okşama ve güzel sözlerle karısını kendine ısındırır; zorlayıcı ve sert olmayacağını söyler ve söylediği gibi hareket eder. Kadının erkek ve erkeklik karşısındaki korkusunu gidermeye çalışır. Güzel ve yumuşak hareket karşısında kalan kadın, emniyet duyunca yumuşar.

Gelin ve güveyin bu gece iki rekat namaz kılmaları müstehaptır.
İbn Cüreye diyor ki: Selman-ı Farisi (r.a.) Ebu Kurre el-­Kindi'nin kızı ile evlendi. Zifafa girince, "Ey hatun, Resulüllah (s.a.v), bana vasiyetinde şöyle buyurdu: ''Ey Selman, Allahü Teala takdir eder de, evlenecek olursan, karınla bera­ber ilk yapacak işiniz Allah'a ibadet etmek olsun." "Bu hususta bana itaat edecek misin?" dedi. Hanımı "emir senin­dir" diye karşılık verdi. O da "öyleyse kalk namaz kılalım" dedi. Kalkıp namaz kıldılar.
Burada görüldüğü gibi, gerdek gecesinde gelinle güveyinin önce namaz kılmaları müstehaptır.
İbn Mes'ud (r.a.)’ın rivayet ettiği hadis-i şerifte gerdek gecesi şu duanın edilmesi tavsiye ediliyor.
"Zifaf gecesi kadın kocasının yanına girdiği zaman, erkek namaza durur. Kadın da arkasında durur. İki rek'at namaz kılarlar. Erkek şöyle dua eder:
"Allah'ım, ailemi bana, beni aileme mübarek eyle. Allah'ım, ondan bana benden de ona hayırlı rızık ver. Bir arada olmak bizim için hayırlı olduğu sürece bizi birleştir, ayrılık bizim için hayırlı olduğu zaman da bizi ayır."
Başbaşa kalan gelin ve damat, kendileri için hazırlanmış olan şeyleri yerlerken, damat bir taraftan gelinin heyecanını yatıştırıcı tatlı sözler söylemelidir.
Vakit namazını kılıp kılmadığını sormalı ve kıldırmalı, ken­disi de kılmalıdır.
Korkular ve ruhi-hissi çekinmeler aşıldıktan sonra, kadına gayet ihtiyatla hareket etmeli ve bekaret zarının yırtılmasının hiç çekinilecek kadar bir acı vermeyeceği anlatılmalıdır. Bu anlayış sadece sözle değil, hareketle de olmalıdır. Hakikaten bu acının zor ve dayanılmaz olmadığını o da görecektir.
Erkek, karısının utanacağını düşünmeli ve isterse soyunur­ken ona kolaylık göstermeli yani yanından icabında uzaklaşmalıdır ki, o rahat hareket edebilsin. Yine karısının yanında soyunması karısına tedirginlik verecekse, onun yanında soyunmamalı ve oda ışığını söndürmelidir. Bu hareketlere kadar dikkat etmek icab eder. Bu hareketlerle kadının utanma hissi korunmuş olur.
Kadında inandırılma durumu meydana gelirse, gerdek ge­cesinin zorluğu giderilmiş demektir. Artık kocasına inanmış ve zorluk kalmamıştır. Zaten bekaretin giderilmesi, yani kızlık zarının yırtılması zor birşey değildir. Normal bir erkeğin nor­mal bir hareketi bu başarıya kafi gelir. Zarın bertaraf edilmesindeki acı hafif ve kısa sürelidir. Kadın bunu belki hafif bir sesle atlatır.
Bazan da erkek, ilk münasebetin başlangıcını biraz sert bir şekilde bitirmek ister. Bununla kadının bekaretinin gide­rilişinden dolayı hissedeceği acı hissi mümkün mertebe hafifler ve kısa süreli olur. Böylece bu kısa geçit anı sert bir şekilde biti­rilmiş olur.
Kadın ekseriyetle erkeğe göre zayıf yapılı ve çekingendir.
Gerdek gecesinde bu tutukluklar, erkeğin hareketlerine mani olacak şekilde olabilir. Böyle hallerde, kadının mukavemetini zorla kırmayıp anlayış göstermelidir. Erkek iri cüsseli ya­ratılmış olup kadın çekinirse, bir gün sonraya da bırakılabilir.

Kızlık zarı:
Kızlık zarı, (veya bekaret zarı) yaratılışta kızlarda bulunan ince bir zardır. Evliliğin ilk gecesinde, ilk cinsı temasla bu zar yırtılır. Zarın yırtılmasıyla, pek önemli olmayan hafif bir acı duyulur. Bu acının hafifletilmesi için, yapılan tavsiyelere uymalıdır. Yapılan tavsiye, şefkat ve sevgi gösterilmesidir.
İnsanlar, bilhassa insanlar içerisinde kadınlar, sevgi ve şefkat isterler. Evlenen ve nikahla artık birbirlerine helal olan karı-koca, dünyada birbirine en yakın iki kişidir. Her biri diğerin eş bilhassa koca karısına bu hassas anda olanca şefkatini göstermeli, onun ondan-bundan duyduğu yanlış bilgilerden ileri gelen korku hissini gidermeye çalışmalıdır.
Hareket ve sözleriyle göstereceği sevgi, bekaretin gidirilmesi anındaki hafif acıyı dahi duyurmaz.
Anestol, pomat, vazelin gibi yumuşatıcılar kullanmanın faydalı olacağını söyleyenler varsa da, en faydalısı şefkat ve sevgidir.


Tahriş, acıma gibi hallerde, sonraki temaslar için üç dört gün ara verilebilir.
Kan gelmemesi gibi durumlarda hemen şüphelenmeme­lidir. Bu hususlar da önümüzdeki sahifelerde anlatılacaktır.

Kanama:

"Kanama meselesi de çok fazla büyütülmemelidir. Normal kanamanın ölçüsü, penisin girişi sonrasında aşağı yukarı bir çorba kaşığını dolduracak miktarda kanın akmasıdır. Bunu aşarsa, telaşa mahal yoktur. Genç kız sırt üstü vaziyette dizle­rini kaldırıp bacaklarını kasarak bitiştirirse, kanama çoğu za­man durur. Buna rağmen durmazsa, yine telaşlanmadan, bir hekimin veya tecrübeli bir kişinin yardımı istenebilir. Ama bu halin eşler ve zaruret halinde müracaat edilen üçüncü kişi dışında hiç kimse tarafından bilinmemesi gerekir. Çünkü bu, eşlerin mahrem bir sırrıdır. Aynı husus, hiç kanama olmaması halinde de söz konusudur. Mutlaka kanama olması şart değildir. Bu, kişilere göre değişebilen bir durumdur. Hele hele bekaret ölçüsü olarak görülmesi tamamen yanlıştır. Esas olan, eşler arasındaki güvendir. Bu güvenin, çeşitli sebeplere bağlı olarak ortaya çıkabilen kanama olmayışı hadisesine bağlı görülmesi çok vahim sonuçlara yol açabilir. Nitekim toplumu­muzda bu vahim anlayışın ürkütücü sonuçlarına zaman za­man şahit olmaktayız. Şunu kesinlikle bilelim ki, kanama ol­mamasından hareketle, genç kızın bakire olmadığı sonucuna varmak fevkalade yanlıştır."
Cinsi temasın en uygun şekli; kadının sırtüstü yatıp, erkeğin ona iki bacağı arasından yaklaşmasıdır. Cinsi birleşmenin en uygun olan "iki diz üzerinde olanıdır." de­nilmiştir.
Bekaretin bozulmasına sebep olan ilk cinsı temas kadında acı veya yorgunluk meydana getirmişse, bundan sonraki birleşmeleri bir kaç gün geciktirmelidir. Bu ilk zamanlarda kadınlarda istek olmayabilir. Karısının da istekli olduğu za­manı kollamalıdır.
Gerdek gecesinin sabahı gelinin kanlı çarşafı veya kanlı bezi alınıp bakılır. Böylece onun kız olduğu anlaşılmış olmaktadır. Anadolunun bazı yerlerinde yaygın olan bu adet, son derece çir­kin ve ayıp bir harekettir. Müslümanlar bunu asla yapmamalı ve şimdiye kadar yapmışlarsa bundan sonra terk etmelidirler.
Bir de gelin ile damadı, karı-koca oldular mı diye dinlemek, takip etmek adeti vardır ki bu da öbüründen aşağı kalmayan son derece iğrenç bir harekettir. Müslümanlar böyle şeylerden uzak olmalıdırlar.


Yukarıda yazdıklarımızın tersine, gelin damattan daha sert tabiatlı ve daha açık olur da damat utangaç ve çekingen olursa evliliğin bu ilk saatlerini kocasına o kolaylaştırması lazımdır.
Yeni gelin kızlık zarı meselesiyle uzun uzadıya kafasını
meşgul etmemelidir. Dünyada milyarlarca kadın bu köprüden geçmiştir ve hepsi de normal hayatlarına devam etmektedirler. Bunu düşünmek kafidir. Karı-koca birbirlerini okşarsa, iş tabii halini alır. Kocanızın o gece için iktidarsız olması mümkündür. Bu geçecektir. Bu durumda erkeği aşağılamamalı, anlayış göstermelidir. Gayet sempatik ve yumuşak hareket etmeli ve düze­leceğini söylemelisiniz.
Ekseriyetle düğünün ağır ve yorucu havasından yeni çıkıldığı için, bu stresten dolayı iktidarsızlıklar da görülmekte­dir. Cinsel ilişkiyi ilk gecede gerçekleştirmek diye kesin bir ka­nun olmadığına göre, ilerki günlerde de olabileceğini düşünüp rahat hareket etmelidir.
Erkek, ilk birleşmenin heyecanıyla, birleşmeksizin inzal ola­bilir, bu da normal hallerdendir.
Gelinin damada hemen teslim olmayıp az da olsa diren­mesi, naz yapması normaldir. Ancak "fazla naz aşık usandırır" denilmiştir. Çok fazla nazlanacak olursa, kocası kendisinden soğuyabilir.
Erkekler büyük bir çocuktur. Azıcık tatlı bir söz onu mutlu etmeye kafidir.
Kadın daima doğup büyüdüğü evi özler; bu normaldir. Ama bunu kocasına hissettirmemelidir. O takdirde kocası da kendi baba evini özler durur. Yeni gelin yeni evine, kocasına bağlanmalıdır. Anne-baba artık geçmişte kalmıştır. Yeni evi, gelinin yeni dünyasıdır. Bununla, gelinler akrabalarını unut­malı ve alakasını kesmelidir, demek istemiyoruz. Fakat bütün gayret ve düşüncelerini önce yeni evine vermelidir.
İlk cinsi temasın kadın hayatında büyük bir tesiri olduğu doğrudur. Fakat erkek de bu ilk birleşmede aradığını bula­mazsa, ruhi bir sarsıntı geçirir.
Evlenen kız, o zamana kadar nasıl namusunu korumuşsa, kendisine lazım olacak cinsı bilgileri de o zamana kadar öğrenmiş olmalıdır. Ama çıldırtıcı seks ve fuhuş kitaplarından değil İslami kitaplardan ... Bilgisizlikten doğan soğuk bir hare­ket, erkek üzerinde çok kötü bir tesir bırakabilir.
Cinsi Münasebetten önce:Cinsı münasebetten önce sevişmek müstehaptır. Cabir bin Abdullah'ın rivayet ettiği bir hadiste Peygamberimiz, sevişmeden önce cinsı ilişkide bulunmayı men etmektedir.
Hadis-i şerifte buyuruluyor ki:
"Sizler hayvan gibi cima etmeyin. Daha önce sohbet edin, oynaşın ve öpüşün."
Öpme, çekiciliğin ilk ifadelerinden biridir. Öpme çeşitli ve çok kuvvetli his ve heyecanlar doğurur. Kalbin ve bütün vücu­dun bütün hislerini uyandırır. Öpme anında tansiyon yükselir ve nabız hızlanır. Vücuttan vücuda elektrik akımı olur; bu akım diller birbirine değince daha da fazlalaşır. Hatta kadın erkeğin veya erkek kadının dudağına eliyle bile dokunsa, cinsı uzuv­larına kan hücum eder. Dokunma duygusu kadınlarda daha kuvvetlidir. Çünkü onun vücudu geniş bir heyecan sahasıdır. Öpüşme anında dişlerin de önemi vardır. Dişlerin hafifçe fakat acıtmayan temasından çok şiddetli heyecan duyulur.
Kadınlar erkeklere göre çok daha geç tatmin olurlar. Cinsı münasebetten önceki okşama ve öpme hareketlerini mümkün oldukça uzatmalıdır. Bunu bilmeyen erkeklerin hanımları ko­calarından hoşnut olamazlar. O bakımdan erkekler acele değil sabırla hareket etmelidirler. Kadını hassas bir hale getirinceye kadar kendini frenlemeli, onun cinsı temasa iyice hazır hale gelmesini temin etmelidir. Kadın ne kadar şiddetli sevilirse, o kadar çabuk uyanır. Ne kadar sıcak bir alaka görürse o zevk onu o kadar sarar. Bu hal ne kadar uzarsa o kadar memnun olur.
Kocalar karılarının hislerini ayaklandıracak durumu araştırıp bulmalı ve tatbik etmelidirler.
Bu hususları hadisi şeriflerle de pekiştirmiş olalım:
Cabir (r.a.) diyor kı:
"Paygamberimiz (Erkeği yatağına girdikten sonra) ailesi ile oynaşmadan cinsı temasta bulunmaktan yasak­ladı."
Başka bir hadisi şerifte:
"Sizden biriniz hayvanın temas ta bulunduğu gibi yapmasın. İkisi arasında bir elçi olsun.
- Denildi ki, elçi nedir? Ya Resulallah.
- Öpmek ve konuşmaktır, buyurdular.
Kadın, ilk defa kendisiyle cinsı münasebette bulunan insan olarak kocasına büyük bir sevgi duyar. Bu sevgi bütün hayat bo­yunca devam eder. Bekaret zarının giderilmesinden sonra cinsı münasebetin hazzını devamlı olarak hissetmeye başlar.
Bekaret zarının yırtılmasından sonra bazılarında fazla kan gelebilir. Bu durumda bir süre bacaklarını yumması gerekir.
Bekaret zarının giderilmesinde kocaya yol gösterecek biri varsa o da karısıdır. Kadının donuk ve katılığı evliliğin en güzel yanını yok eder.
Kişi kendi işini bitirdikten sonra, eşinin de cinsı yönden ra­hatlamasını temin etmelidir. Şehevi tatminden sonra herşeyi bırakmamalıdır. Eşine tatlı bir dokunuş ve işin evvelinde de lazım olan okşama, öpme burada da gereklidir. Yoksa işi bitince hemen sırtını karısına dönüp uykuya dalıvermek, yanlış ve kadını hayal kırıklığına sevkeden bir harekettir.


Evlenmeyi bilen kız, niçin sevildiğini de bilmelidir. Kocaya karşı saygılı olmayı kızlığında öğrenemeyenler, evlilikte koca­dan karşılık göremezler. Kocalarına saygılı olan kadınların ko­caları, evlerine bağlı olan erkeklerdir.
(izdivaç ve mahremiyetler Ali Eren)