İSLAMIN TEMEL ÖZELLİKLERİ

islamın temel nitelikleri nelerdir?islamın temel özellikleri nelerdir?
Allâhü Teâlâ hazretleri, ilk insan ve ilk peygamber Âdem (aleyhisselâm)'dan itibaren insanlara peygamberleri ile dinlerini bildirmiş olup bu dinler esas itibarı ile İslâmdır. Bu ilahi dinlerin sonradan bozulup asılları kaybolduğu için Cenâb-ı Hakk, Peygamberimiz (a.s.) vasıtasiyle hakîki dinlerin en sonuncusu ve en mükemmeli olarak bu günkü İslâm dinini bildirmiştir. İslâm dinine inanan kimseye müslüman denir. İslam dini bazı temel esaalar üzerine kurulmuştur.İslam dini bir inanç ve tevhıd dinidir.islamın bazı temel özelliklerini şöyle sıralayabiliriz.
1) İslâm son ilâhî dindir.
2) İslâm dini evrenseldir.
3) İslâm fıtrî bir dindir.
4) İslâm kolaylık dinidir.
5) İslâm sosyal adaleti sağlayan bir dindir.
6) İslâm barış dinidir.
7) İslâm güzel ahlâk dinidir.
8) İslâm iyiliği emreder, kötülüğü yasaklar.
9) İslâm temizliği emreder.
10) İslâm ruhbanlığı yasaklamıştır.
11) İslâm dünya ve ahiret dengesini kurmuştur.
12) İslâm hürriyet ve eşitlik dinidir.

-İslam Tevhit Dinidir.

Allah katında mümin sayılmak için sadece Allah’ın varlığını kabul etmek yeterli değildir, onun tek ilah olduğuna da inanmak gerekir. Bundan dolayı bütün peygamberlerin toplumlarına ilk mesajları: “Ey kavmim! Allah’tan başkasına kulluk etmeyin.” olmuştur.

Tevhit kelimesi “birlemek, bir şeyin bir olduğuna hükmetmek” demektir. Tevhit, Allah hakkında kullanıl¬dığı zaman “eşi, ortağı ve benzeri olmayan bir ve tek varlık” demektir. “Sizin ilahınız bir tek İlah’tır.” (Bakara suresi, 163. ayet.) ayetinde geçen “vahid” ile “De ki: O Allah bir tektir” (İhlas suresi, 1. ayet.) ayetinde geçen “ehad” sözcüğü tevhit kelimesiyle aynı köktendir.

2- Akla Önem Verir

Akıl, duyu organları aracılığı ile kendisine ulaşan bilgileri değerlendirerek kavramlar ve fikirler arasında mukayeseler yapabilen, onlar hakkında doğru bilgiler ortaya koyabilen; güzel ile çirkini, iyi ve kötüyü, faydalı ile zararlı olanı birbirinden ayırt edebilen zihnî bir kuvvettir. Akıl, değişik fikirleri kategorilere ayırma yetisine sahip olan, analiz edici, bütünleyici ve birleştirici bir özellik taşır. Kur’an’a göre, aklını doğru bir şekilde kullanmayanlar kınanır.

İslam’da, dinî yükümlülüklerin temel şartı da akıldır. Henüz aklını kullanamayacak çağda olan bebek ve çocuklar, aklını kullanma yeteneğini kaybetmiş ihtiyarlar ve zihinsel engelli insanlar dinin emir ve yasakları¬na uyma konusunda sorumlu değildirler

3- Evrensel dindir

Hz. Âdem’den Hz. Muhammed’e kadar gönderilen ilahî vahyin muhatabı insandır. Ancak önceki peygam¬berlerin her biri yerel ölçekte ve sadece kendi toplumlarına gönderilmiştir. Nitekim bir rivayette Hz. Peygam¬ber şöyle buyurmaktadır: “Önceki peygamberlerden hiçbirisine verilmeyen beş şey bana verildi:..“Benden önceki peygamberler sadece kendi kavimlerine gönderildikleri hâlde, ben bütün insanlığa gönderildim.

Örneğin Tevrat’ın söyleminin dili, İsrailoğullarıyla sınırlıdır. Buna karşılık Hz. Peygamber’in mesajı tüm insanlığı kuşatmıştır.

Kur’an-ı Kerim’e göre Kur’an’ı tebliğ eden elçi Hz. Muhammed tüm âlemler için bir uyarıcıdır. Bu yönüyle Hz. Peygamberin risaleti; evrensellik ve süreklilik açısından öncekilerden ayrılır. Bunu biz, gerek Kur’an’da ve gerekse başta hadisler olmak üzere, özellikle Veda Hutbesi’nde: “Ey insanlar, Ey âdemoğulları...” şeklindeki ifadelerde görebiliriz.

4- Kolaylıklar Dinidir

İslam, kolaylık dinidir. Onda aşırılık, ölçüsüzlük ve zorluğun yeri yoktur. İlahî dinlerin sonuncusu ve en olgunu olan İslam dini, insanlığı dünya ve ahirette mutluluğa ulaştırmak için gönderilmiştir. Bu dinin evren¬sel ilkelerinden birisi de bütün zamanlarda ilkelerinin kolaylıkla uygulanabilir oluşudur. İslam, insanları zor durumda bırakmak için sorumluluklar getirmemiş, onları güçlerinin yettiği şeylerden sorumlu tutmuştur. Bu konuyla ilgili Kur’an-ı Kerim’de geçen bazı ayetler şöyledir:

“Allah, insanı ancak gücünün yeteceği işle mükellef tutar...” (Bakara suresi, 285. ayet.)

5- Barış Dinidir:

İslam, barış dinidir. Dilimizde, iletişimimizde de barışa yönelmemizi ister. Kur’an-ı Kerim’de çok açık bir şekilde müminler barış dili geliştirmeye davet edilmektedirler: “Size Müslüman (es-selam) olduğunu bildirene, dünya hayatının geçici menfaatine (ganimete) göz dikerek: ‘Sen mü’min değilsin’ demeyin.” Çünkü bir kişiyi inancı nedeniyle dışlamak, Müslümanlığını sorgulamak müminler arasında barışı bozar. İnsanların inançlarını sorgulayacak olan makam insan değildir.

Hz. Muhammed, müminler arasında meydana gelen küskünlükleri ve dargınlıkları gidermede çözüm ola¬rak selamı adres göstermiştir: “İnsanların Allah katında en değerlisi ve ona en yakın olanı, önce selamı verendir.” Çünkü selam, Müslümanlar arasında sevgi ve kardeşliğin geliştirilmesinin anahtarıdır. Toplumda çatışmaların, anlaşmazlıkların ve ayrılıkların önüne ancak barışa önem vermekle geçilebilir. Bunun ilk adım¬larından biri de insanlara güler yüzle selam vermektir.

İslam barışa önem verir. Barışı bozan durumların şiddetle karşısındadır. Kur’an-ı Kerim bunu şöyle ifade etmektedir: “...Kim bir kişiyi, haksız yere öldürürse muhakkak ki o bütün insanları öldür¬müş gibidir. Kim de (bir kişinin hayatını kurtarmak suretiyle) yaşa¬tırsa bütün insanları yaşatmış gibi olur.” (Mâide suresi, 32. ayet.

6- Sevgi dinidir

Hz. Muhammed, müminlerin birbirlerini sevmelerinin yollarını da göstermiştir: “Siz, iman etmedikçe cen¬nete giremezsiniz; birbirinizi sevmedikçe de gerçekten iman etmiş olamazsınız. Size yaptığınız zaman birbi¬rinizi seveceğiniz bir şey söyleyeyim mi? Aranızda selamı yayınız.” (Müslim “İman” 93.)

Müslümanın hayatında bütün varlıklara karşı sevgi, “Yaratan’a hürmet, yaratılana şefkatle muamele” şek¬linde kendini gösterir. Bunun için Yunus Emre “Yaratılanı hoş gör, Yaradan’dan ötürü” demiştir. Bu sebeple tarih boyunca bütün Müslümanlar Allah’a, Hz. Peygambere, akrabalarına karşı sevgi duydukları gibi; çevreye, Yaradan’a olan sevginin bir tezahürü olarak merhametle bakmışlardır. Onların dünyalarında şekillenen bu merhamet ahlakı, en küçük bir birim olan aileden, en büyük bir birim olan topluma, bitkilerin dünyasından hayvanlar âlemine varıncaya kadar kendini gösterir. Tarih boyunca Müslümanlar, toplumların dil, etnik köken ve din farklılıklarına göre değil, Allah’ın yarattığı bir varlık olarak baktıkları için onlara karşı adaletten ve merhametten ayrılmamışlardır.

7- Aşırılıklardan Uzak Bir Dindir

Kur’an-ı Kerim’de Müslümanlar “denge toplumu” olarak nitelendirilmiştir. Her Müslüman bu “ölçülü” ya¬şayışı itikattan ibadete varıncaya kadar hayatın her alanına yansıtmalıdır. Bu sebeple İslam, her türlü aşırı¬lıktan uzak kalarak dengeli ve insanın yaratılışına uygun bir inanç ve ibadet hayatı ortaya koymuşturKur’an-ı Kerim’de dinî konularda aşırılığa giden kimseler kınanmıştır: “Ey ehl-i kitap! Dininizde haksız yere aşırılığa dalmayın...”

(Mâide suresi, 77. ayet.)

8- Dünya ahiret dinidir

Dünya, ahiretin tarlasıdır. Bu sebeple İslam, insana dünya hayatını iyi değerlendirmeyi tavsiye eder. İyilik yapmayı ve kötülükten uzak durmayı emreder. Örneğin anne-babaya iyilikle muamele etmek; akraba, yoksul ve yolda kalmışlara maddi yardımda bulunmak; çocukları açlık korkusuyla öldürmemek, zinaya yaklaşmamak, hayâsızlık yapmamak, cana kıymamak, yetimlerin mallarına dokunmamak, verilen sözde durmak, ölçü ve tartıda hile yapmamak gibi emir ve tavsiyeler bu dünya hayatında yaşanacaktır. Herkese, ahiret âleminde, dünyada iyi ve kötü, sevap ve günah olarak yaptıklarının karşılığı tam olarak verilecektir.

İslam dünya ve ahiret dinidir; İslamiyette din ve dünya ayrımı yoktur. Allah yeryüzünde bulunan her şeyi insanlar için yaratmıştır. İnsanın yaratılan bu nimetlerden yararlanması dinimizde haram değildir. İnsan her iki dünyasının da güzel olmasını isteyebilir. Bu konuda şöyle bir dua öğretilir: “Rabbimiz! Bize dünyada da iyilik ver, ahirette de iyilik ver.” (Bakara suresi, 201. ayetler.)

9- Fıtrat dinidir

Fıtrat, insanda hakkı, doğruyu, gerçeği kabul etme yeteneğinin potansiyel olarak varlığıdır. Bu anlamda İslam dini ile fıtrat arasında yakın ilişki vardır: “Yüzünü doğru bir din olarak İslam’a, insanların fıtratına uygun olan dine çevir.” (Rûm suresi, 45. ayet.) Bu ayetten, insanların tabiatında Allah’a inanma duygusunun mevcut olduğu anlaşılmaktadır. İnsanoğlu bir musibetle karşılaştığı zaman yüce bir varlığa sığınma ihtiyacı duyar. Kur’an’da bu hususa işaret edilir: “Onları (insanları) bir dalga gölgelikler gibi kapladığında, dini Allah’a has kılarak ona yalvarırlar. Allah onları karaya çıkarıp kurtarınca; onlardan bir kısmı orta yolu tutar. Bizim ayet¬lerimizi ise, ancak son derece kaypak ve nankörlükte ileri gidenler inkâr ederler.” (Lokman suresi, 32. ayet.) Hz. Peygamberden gelen bir rivayetten de “fıtrat”ın Allah’ı kabul etme yeteneği olduğunu anlıyoruz: “Her insan fıtrat üzere (Allah’ın varlığını ve birliğini kabule eğilimli olarak) dünyaya gelir. Bundan sonra ebeveyni onu Yahudi, Hristiyan ve Mecusi yapar

-islam Adalet dinidir.


ADALET; İslâm’ın çok önem verdiği konulardan birisidir. “Hakkı teslim etmek ve kim olursa olsun eşit muamelede bulunmak” manasına gelir. Peygamberimiz buna çok dikkat eder, “suçu işleyen kızım Fatıma bile olsa cezasını veririm” buyururdu.

Fert ve cemiyetlerin hayatı bu ilahî prensiple düzene girer. Adaletin ortadan kalkıp, zulmün hakim olduğu bir cemiyette huzur ve güven kalmaz.

Bütün Peygamberler ümmetlerine adeleti emretmişlerdir. Kur’an’ın ayetine göre Peygamberimiz: “Aranızda adaleti icra etmekle emrolundum” buyurmuştur. (Şûra Sûresi, 15. ayet)

Müslümanların hak ve adaletin dışında herhangi bir şeyin tesiri altında kalmamaları gerekir. Her yerde doğru konuşmak adalettir.İslamda her konuda adaletli olmayı geretirir.