Kıyas-ı Fukaha Nedir?Ne Demektir?

Kıyası fukaha ne demektir?kıyası fukahanın anlamı nedir?
Kıyası Fukaha :Edille-i Şer'iyyeden biri olup lügatta: “bir şeyi takdir etmek, ölçmek, karşılaştırmak ve iki şey arasında benzerlikleri tesbit etmek” anlamındadır. Kıyas; dînî hükümlerin delillerinden biridir. İslâmiyette bir mesele hakkında hüküm vermek için, önce Kur’ân-ı kerîmde delil aranır. Aranılan Kur’an’da bulunamazsa, Peygamber efendimizin sözlerinde ve işleri olan sünnette aranır. Aranılan şey Kur’ân-ı kerîmde ve hadîs-i şerîflerde bulunamazsa Eshâb-ı kirâmın icmâsı anlamında olan, söz birliğine bakılır. Bu üç kaynakta, hüküm vermek için bir delil bulunamazsa, müctehid olan bir âlimin kıyas yoluyla elde ettiği hüküm alınır. Buna “re’y” veya “ictihad” denir.
Kıyas, fıkıh ve mantık ilminde, meselelerin hükümlerini bildirmeye yarayan bir yoldur.

İslâmiyeti iyi bilen, Kur’ân-ı kerîmden ve hadîs-i şerîflerden hüküm çıkarabilecek dereceye yükselen din âlimlerine “müctehid” denir. Fıkıh ilmi ile uğraşan müctehidlere “fakih” denir. Çoğuluna ise, “Fukahâ” denir. Hukûkî bir tâbir (deyim) olan kıyas, fukahânın Kur’ân-ı kerîmden ve hadîs-i şerîflerden çıkardığı hükümleridir. Bunun için “Kıyas-ı fukahâ” da denilmiştir.
Kıyasın, terimcesinde, çeşitli târifleri yapılmıştır. Bunlardan bâzıları şöyledir:
“Kıyas, İslâmiyetin kaynaklarından ve dînî meseleleri hükme bağlama vâsıtalarından birisidir.”
“Kıyas, hakkında âyet-i kerîme ve hadîs-i şerîf bulunan hükmü tahlil ederek, benzer bir şeyin hükmünü elde etmektir.”
Buradaki açıklamadan da anlaşıldığı üzere, hiç bir müçtehit alim kendi aklına dayanarak bir hükme varmamıştır.



Bir Kıssa :

Bu konudaki menkıbelerden biri şöyledir: Hazret-i Ali’nin torunu Muhammed bin Hasan hazretleri, İmam-ı A’zam hazretlerine gelip dedi ki:
– Ceddimin Hadis-i şeriflerine kıyas ile muhalefet ettiğinizi duydum. Onun için geldim. ” dedi.
İmamı Azam:
– “Bundan Allahü teâlâya sığınırım.” dedi.


Sonra Hazret-i İmam dizleri üzerine oturup edeple sordu :
– “Efendim, erkek mi zayıftır, kadın mı?”

Hazret-i Ali’nin torunu Muhammed bin Hasan hazretleri:
– “Kadın, daha zayıf yaratılışlıdır.” dedi.
İmamı Azam:
– “Dinimize göre kadının hissesi ne kadardır?” diye sordu.

Hazret-i Ali’nin torunu Muhammed bin Hasan hazretleri
– “Erkeğin yarısı kadardır.” dedi.
İmamı Azam Hz.leri:
– “Bakın, eğer kıyas ile söyleseydim, bu hükmün tersini söylerdim. Kadın zayıf olduğu için ona iki, erkeğe bir hisse verilmeli derdim. Sizin söylediğiniz gibi bildirdiğime göre, bu durum, hadis-i şeriflere sıkı sıkıya bağlı olduğumu göstermez mi?” diye sordu.
Hazret-i Ali’nin torunu Muhammed bin Hasan hazretleri:
– “Evet hadis-i şerife aykırılık yok.” dedi.

Hazret-i İmam tekrar sordu:
– Namaz mı efdaldir, oruç mu?
Hazret-i Ali’nin torunu Muhammed bin Hasan hazretleri:
– “Elbette namaz efdaldir.”
İmam:
– “Eğer kıyas ederek söyleseydim, hayızlı kadına ramazan orucunu değil, namazını kaza etmesini bildirirdim. Bu da hadis-i şeriflere bağlılığımı göstermez mi?” diye sordu.
Hazret-i Ali’nin torunu Muhammed bin Hasan hazretleri:
– “Evet bunda da hadis-i şeriflere aykırılık yok.” dedi.
İmamı Azam:
– “Size bir soru daha sorayım. İdrar mı necistir, meni mi?” diye sordu.

Hazret-i Ali’nin torunu Muhammed bin Hasan hazretleri
– “Elbette idrar necistir.” dedi.
İmamı Azam:
– Eğer kıyas ederek söyleseydim, meni çıkınca değil, idrar çıkınca gusletmeyi söylerdim. Hadis-i şerife aykırı şey söylemekten Allahü teâlâya sığınırım. Ben Peygamber aleyhisselamın sözlerine kıymet veriyorum, onları açıklıyorum, başka bir şey yapmıyorum.” dedi.

Bu konuşma üzerine Muhammed bin Hasan hazretleri, İmam-ı a’zam Ebu Hanife’nin kendisine yanlış tanıtıldığını anlayarak kalkıp onun alnından öptü. Bu olay da gösteriyor ki, âlimi ancak âlim anlar.

İmam-ı a’zam hazretlerinin her sözü, her işi, Kur’an-ı kerim ve hadis-i şerifler ile idi. Bir kimse, dört mezhep imamının sözlerini, kıskanmadan ve inat etmeden, insaf ile incelerse, her birinin, gökteki yıldızlar gibi olduklarını görür.