İslam Dininin Barışa Verdiği Önem

İslamın barışa verdiği önem ve ehemmiyet.Barış ve sevginin islam dinindeki yeri nedir?
İslam bütün toplumlar için gönderilmiş barış ve sevgi dinidir.İslam kalplerde huzur demektir.İslam kendinden evvelki bütün hataları ve kusurları silen bir dindir. İslam'ın kelime anlamlarından biri de; barış, huzur, selamet anlamlarına gelir. İslamiyetin özünde kargaşa, anarşi, savaş yoktur. Bu durumlar olursa İslam'ın tam olarak yaşanması imkansız bir hâl alır. İslam'ın tam olarak yaşanabilmesi ve uygulanabilmesi için ''barış ve huzur'' gereklidir.

İslam dini toplum dinidir. Öğretileri ve ilkeleri evrenseldir. Bu nedenle barış ve kardeşliğe öncelik vermiştir. Bir ayette şöyle denilir:
“Ey İman edenler, Hep birlikte barışa girin. Sakın şeytanın peşinden gitmeyin; çünkü o apaçık düşmanınızdır.” (Bakara 208) Bir başka ayette ise şöyle buyurulur:
“Kim bağışlar ve barışı sağlarsa onun mükafatı Allah’a aittir.” (Şura 40)
İslam, dünyada kötü niyetli kimselerin varlığını gözden uzak tutmamış; onlarla en güzel bir şekilde mücadele edilmesini tavsiye ederek kötülüğün yayılmasını engellemeye çalışmıştır.

“İyilikle kötülük bir olmaz. Sen kötülüğü en güzel bir şekilde önle. O zaman sana düşmanlık eden kimse candan bir dost gibi olur.” (Fussilet 34)
Dinimiz, barış ortamın sağlanması için haksızlığı, adaletsizliği, alaycılığı, laf taşımayı ve dedikoduyu yasaklamış, bunları günah olarak öğretmiştir. Peygamberimiz bir hadisinde Müslüman’ı şöyle tanımlamıştır:
“Müslüman, diğer Müslümanların onun elinden ve dilinden güvende olduğu kimsedir.”
Bu tanıma göre, gücünü kullanarak diğer insanlara haksızlık ve eziyet eden, söyledikleri sözlerle kalp kırıp, insanlar arasında anlaşmazlık ve kavga çıkaran kişi, tam anlamıyla Müslüman sayılmamaktadır.


Barışın sağlanmasında en önemli unsur şüphesiz konuştuğumuz dil ve üsluptur. Kur’an-ı Kerim’de çok açık bir şekilde müminler barış dili geliştirmeye davet edilmektedirler: “Size Müslüman (es-selam) olduğunu bildirene, dünya hayatının geçici menfaatine (ganimete) göz dikerek: ‘Sen mü’min değilsin’ demeyin.” Çünkü bir kişiyi inancı nedeniyle dışlamak, Müslümanlığını sorgulamak müminler arasında barışı bozar. İnsanların inançları­nı sorgulayacak olan makam insan değildir.

Peygamberimiz Hz. Muhammed (SAV), müminler arasında meydana gelen küskünlükleri ve dargınlıkları gidermede çözüm ola­rak selamı adres göstermiştir: “İnsanların Allah katında en değerlisi ve ona en yakın olanı, önce selamı verendir.” Çünkü selam, Müslümanlar arasında sevgi ve kardeşliğin geliştirilmesinin anahtarıdır. Toplumda çatışmaların, anlaşmazlıkların ve ayrılıkların önüne ancak barışa önem vermekle geçilebilir. Bunun ilk adım­larından biri de insanlara güler yüzle selam vermektir. *

Allah iman edenlerin barış ve huzur içinde yaşamanın İslam’a girmekle eş anlamlı olduğunu şu ayetle ifade etmektedir: “Ey iman edenler! Hep birlikte barış (İslam) içinde olun. Sakın şeytanın pe­şinden gitmeyin. Çünkü o, apaçık düşmanmızdır.” (Bakara suresi, 208. ayet.)


Barışı bozan durumların şiddetle karşısındadır. Kur’an-ı Kerim bunu şöyle ifade etmektedir: “…Kim bir kişiyi, haksız yere öldürürse muhakkak ki o bütün insanları öldür­müş gibidir. Kim de (bir kişinin hayatını kurtarmak suretiyle) yaşa­tırsa bütün insanları yaşatmış gibi olur.” (Mâide suresi, 32. ayet.)

Kur’an’a göre kim toplumda barışı bozuyorsa o şeytanın yolunda gidendir. Şeytan ise Allah’a isyanın bir sembolüdür ve kötülük odağıdır. Onun bütün amacı, müminleri, bir barış yurdu olan cennete gitmekten alıkoymaktır. Ama unutulmamalıdır ki insan izin vermedikçe şeytanın üzerinde hiçbir etkisi olamaz. Kur’an’da bildirildiğine göre Allah’ın ihlaslı kulları üzerinde onun hiçbir hâkimiyeti olmayacaktır.

Yaşadığımız toplumda çatışma ve kavgaları ancak barış dilini yaygınlaştırmakla durdurabiliriz. Çünkü selam, salt bir söz değil, “öteki”ne; nasılsın demek, onun bir problemini çözmek, yarasına merhem olmak ve onu insan yerine koymaktır. İşte bu İslam’ın insana bakışı ve getirdiği değerlerin yüceliğini gösterir. Böyle bakışın yaşam tarzı hâline geldiği bir toplumda, gerçek anlamda barış ve güven sağlanabilir.

İnsanlık tarihi boyunca, yeryüzünde barış yolunda sürdürülen mücadeleler hiç de kolay olmamıştır. Birey ve toplumları barışa çağıran ve içtenlikle barışın gönüllü elçiliğini yapan bütün peygamberlerin ortak çabası, insanlığı barışa ve huzura kavuşturmaktır. Dolayısıyla Müslüman’ın amacı da bu dünyayı bir barış yurduna çevirebilmek olmaktır. Öte dünyada selam yurduna, cennete kavuşacak olanlar, ancak bu dünyayı bir barış ve esenlik yurduna dönüştürmek için çaba harcamalıdır.

İslamiyetin Sevgi ve Barışa Verdiği Önem nedir kısaca?

İslam dini hoşgörü sevgi ve barış dinidir. İnsanların huzu içinde yaşaması ve geçinmesini ister. Birbirinizi sevmedikçe iman etmiş hadisinde de bu vurgulanmaktadır. Birbirimizi sevmeli saymalı ve destek olup yardım etmeliyiz.

İslam dini evrensel bir din olup toplumun bütün bireylerini içine almıştır. İnsanların ve toplumların mutlu ve huzur içinde yaşaması için indirilmiştir.

İslam dini sevgi ve barışın temelleri üzerine kurulmuş bir din olup, sevgi ve barışa önem vermiştir. Allah insanların birbirlerine şiddet uygulamasını ve sebepsiz yere insanları öldürmesini haram kılarak yasaklamıştır.Allah insanlara şefkatli ve merhametli olmayı emreder. Komşularımızı ve etrafımızdaki insanların dinleri ve dilleri ne olursa olsun iyi geçinmemiz gerekiyor.

Bu dünya üzerinde bütün insanların sevgi ve barış içinde yaşaması dünyayı güzel bir hale getirmek İslamiyetin önemli değerlerindendir.