Saferul-Hayr Ayında Meydana Gelen Hadiseler

Safer ayında meydana gelen hadisler.Safer ayı bela ayımıdır?
"Yeryüzü ve semavat yaratıldığı günden beri Allah (C.C.)katında ayların adedi 12'dir.Bunlardan dördü haram aylardır."

Safer ayı da,Hicri yılbaşı olan Muharrem ayından sonra gelen 12 hicrî aydan ikincisidir."Safer"Kelimesi bir kaç anlam ifade eder.

Bazı kimseler: "'Safer' diye adlandırılmasının sebebi; Mekke halkı bu ayda yolculuğa çıktıkları zaman Mekke'nin insanlardan boşalması ve yalnız kalmasından dolayıdır", demişlerdir.

Bazı kimseler de: "Bu ayın Safer diye adlandırılmasının sebebi; Arapların bu ayda kabilelerle savaşmaları ve savaştıkları kabilelerin her türlü mallarını alarak onları mal ve mülkten yoksun (elleri boş) bırakmalarından dolayıdır", demişlerdir.[1]

Bu ay hakkındaki konumuz, aşağıdaki noktaları içermektedir:

1.Câhiliye arapları tarafından bu ay hakkında gelen şeyler.

2.Cahiliyye araplarında İslâm şeriatına aykırı olan hareketleri.

3.İslâm'a mensup! kimselerde bulunan bu ay hakkındaki bid'atlar ve bâtıl inançlar.

4. Nebi -sallallahu aleyhi ve sellem-'in hayatında bu ayda meydana gelen savaşlar ve önemli olaylar.

5. Safer ayı hakkında gelen uydurma ve yalan hadisler.

Birincisi: Câhiliye arapları tarafından bu ay hakkında gelen şeyler:

Câhiliye araplarının Safer ayında iki büyük çirkin davranışları vardı:

Birincisi: Takdim ve tehir konusunda bu ayla diledikleri gibi oynamalarıdır.

İkincisi: Bu ayın uğursuzluğuna inanmalarıdır.

1. Bilindiği üzere Allah Teâlâ yılı, on iki ay olarak yaratmış, bunlardan dört tanesini "Haram aylar" saymış ve şânlarının yüceliğinden dolayı bu aylarda savaşmayı haram kılmıştır.

Bu haram aylar şunlardır: Zilkâde, Zilhicce, Muharrem ve Receb.

Bunu doğrulayan söz, Allah'ın kitabından Allah Teâlâ'nın şu sözüdür:

((إِنَّ عِدَّةَ الشُّهُورِ عِنْدَ اللهِ اثْنَا عَشَرَ شَهْراً فِي كِتَابِ اللهِ يَوْمَ خَلَقَ السَّمَاوَات وَالْأَرْضَ مِنْهَا أَرْبَعَةٌ حُرُمٌ ذَلِكَ الدِّينُ الْقَيِّمُ فَلاَ تَظْلِمُواْ فِيهِنَّ أَنْفُسَكُمْ وَقَاتِلُوا الْمُشْرِكِينَ كَآفَّةً كَمَا يُقَاتِلُونَكُمْ كَآفَّةً وَاعْلَمُواْ أَنَّ اللهَ مَعَ الْمُتَّقِينَ )) [ سورة التوبة الآية: 36]

"Şüphesiz, Allah’ın gökleri ve yeri yarattığı günkü hükmünde (ve Levh-i Mahfuz'da yazılı olduğu), ayların sayısı on iki ay olup bunlardan dördü haram aylardır. İşte dosdoğru dîn budur.O halde bunlarda (bu aylarda) nefislerinize zulmetmeyin ve müşrikler nasıl sizinle topyekün savaşıyorlarsa, siz de onlarla topyekün savaşın ve bilin ki Allah, (desteği ve yardımı ile) takvâ sahipleriyle beraberdir."[2]

Nitekim müşrikler bunu böyle bilmişler, fakat bu ayı, kendi arzularına göre takdim ve tehir etmişlerdir. Bu takdim ve tehir işinden birisi de, Muharrem ayının yerine, Safer ayını öne almalarıdır (üç ay arka arkaya haram olmasın diye Muharrem ayının haramlılığını Safer ayından sonraya ertelemişlerdir).

Müşrikler, hac aylarında umre yapmanın, günahların en büyüğü olduğuna inanırlardı.

Aşağıdaki zikredilen şeyler, bazı ilim ehlinin bu konudaki görüşlerdir:

a) İbn-i Abbas'tan -radıyallahu anhumâ- rivâyet olunduğuna göre o şöyle demiştir:

(( كَانُوا يَرَوْنَ أَنَّ الْعُمْرَةَ فِي أَشْهُرِ الْحَجِّ مِنْ أَفْجَرِ الْفُجُورِ فِي الْأَرْضِ، وَيَجْعَلُونَ الْمُحَرَّمَ صَفَرًا، وَيَقُولُونَ: إِذَا بَرَا الدَّبَرْ، وَعَفَا الْأَثَرْ، وَانْسَلَخَ صَفَرْ، حَلَّتِ الْعُمْرَةُ لِمَنِ اعْتَمَرْ.)) [ رواه البخاري ومسلم ]

"Câhiliye halkı, hac aylarında umre yapmayı, yeryüzünde işlenen en büyük günah olarak görürlerdi. Bundan dolayı Muharrem'i Safer yaparlar (Muharrem'in yerine Safer'i öne alırlar) ve şöyle derlerdi: (Uzun hac yolculuğu sebebiyle üzerine binilen) devenin sırtında meydana gelen yara iyileşir, günlerce yol yürüyen devenin ayak izleri silinir ve Safer ayı çıkarsa, umre yapmak isteyen kimseye umre helal olur."[3]

b) İbn-i'l-Arabî şöyle demiştir:

"İkinci Mesele: Allah'ın haram kıldığı haram ayların yerlerini değiştirip erteleme şekli (en-Nesî') hakkında üç görüş vardır:

Birinci görüş:

İbn-i Abbas'tan -radıyallahu anhumâ- rivâyet olunduğuna göre şöyle demiştir:

"Cunâde b. Avf b. Umeyye el-Kinânî, her yıl hac mevsimi gelir ve şöyle seslenirdi:

- Dikkat edin! Ebu Sumâme (haram ayların yerlerini değiştirip erteleme konusunda) ne ayıplanır, ne de kendisine cevap verilir! Dikkat edin! Safer ayı, ilk yıl helal aydır. Bundan dolayı biz de onu bir yıl haram, bir yıl da helal sayarız." Bu konuda da Hevâzin, Ğatafân ve Suleymoğulları ile birlikte hareket ederlerdi.

Başka bir rivâyet ise şöyledir: Cunâde b. Avf b. Umeyye el-Kinânî şöyle derdi:

"Şüphesiz ki biz, Muharrem ayını öne aldık, Safer ayını ise erteledik."

Ardından bir sonraki yıl gelince şöyle derdi:

"Şüphesiz ki biz, Safer'i haram saydık, Muharrem'i ise (Safer'den sonraya) erteledik."

İşte, haram ayların yerlerini değiştirip erteleme budur.[4]

İkinci görüş: Ziyâdelik (fazlalık):

Katâde şöyle demiştir: "Dalâlet ehli bir topluluk, haram ayları ziyâdeleştirerek Safer'i haram aylardan saymıştır. Onların ileri geleni hac mevsiminde kalkar şöyle derdi:

- Dikkat edin! İlahlarınız bu yıl Muharrem ayını haram (ay) kılmıştır. Bunun üzerine insanlar o yıl Muharrem ayını, haram ay kabul ederlerdi.

Ardından bir sonraki yıl kalkar ve şöyle derdi:

- Dikkat edin! İlahlarınız bu yıl Safer ayını haram (ay) kılmıştır. Bunun üzerine insanlar o yıl Safer ayını, haram ay kabul ederler ve "İki Safer ayı" derlerdi."

İbn-i Vehb ve İbn-i Kâsim, Mâlik'ten buna benzer bir şekilde rivâyet etmiş ve şöyle demiştir:

"Câhiliye halkı, (Muharrem ve Safer aylarını) iki Safer olarak kabul ederlerdi. Bunun içindir ki Nebi -sallallahu aleyhi ve sellem- şöyle buyurmuştur:

(( لَا عَدْوَى وَلَا طِيَرَةَ وَلَا هَامَةَ وَلَا صَفَرَ.)) [ رواه البخاري ومسلم ]

"Advâ[5], Tıyara[6], Hâme[7] ve Safer[8] yoktur."[9]

Aynı şekilde Eşheb de Mâlik'ten böyle rivâyet etmiştir.

Üçüncü görüş:

Haccı tebdil etmek (Zilhicce ayından başka bir ayda yapmak):

Mücâhid başka bir senedle şöyle demiştir:

((إِنَّمَا النَّسِيءُ زِيَادَةٌ فِي الْكُفْرِ يُضَلُّ بِهِ الَّذِينَ كَفَرُواْ يُحِلِّونَهُ عَاماً وَيُحَرِّمُونَهُ عَاماً لِيُوَاطِؤُواْ عِدَّةَ مَا حَرَّمَ اللهُ فَيُحِلُّواْ مَا حَرَّمَ اللهُ زُيِّنَ لَهُمْ سُوءُ أَعْمَالِهِمْ وَاللهُ لاَ يَهْدِي الْقَوْمَ الْكَافِرِينَ )) [ سورة التوبة الآية: ٣٧ ]

"(Allah'ın haram kıldığı) Haram ayların yerlerini değiştirip ertelemek (savaşmak için istedikleri haram ayı, helal aylardan birisiyle değiştirip, kimisini öne almak, kimisini de ertelemek), sadece küfürde (inkârda) ileri gitmektir. Öyle yapmakla kâfirler, (şeytan tarafından) büsbütün şaşırtılırlar. Allah’ın haram kıldığı (dört aydan birisini) sayıya (dört haram aya) denk getirmek için onu bir yıl helâl, bir yıl haram sayarlar ve böylelikle Allah’ın haram kıldığını helâl kabul ederler. Kötü işleri, (şeytan tarafından) kendilerine süslenip güzel gösterildi.Allah, kâfirler topluluğunu hidâyete erdirmez."[10]

(Câhiliye halkı) iki yıl Zilhicce ayında, sonra iki yıl üst üste Muharrem ayında, daha sonra iki yıl üst üste Safer ayında hac yaptılar. (Câhiliye halkı) her yılın bir ayında iki yıl üst üste hac yaparlardı. Öyle ki Ebu Bekir'in –radıyallahu anh- haccı, Zilkâde ayına denk gelmişti. Daha sonra Nebi -sallallahu aleyhi ve sellem- Zilhicce ayında hac yapmıştır. Bunun içindir ki Nebi -sallallahu aleyhi ve sellem- sahih bir hadiste hutbede iken şöyle buyurmuştur:

(( الزَّمَانُ قَدِ اسْتَدَارَ كَهَيْئَتِهِ يَوْمَ خَلَقَ اللهُ السَّمَوَاتِ وَالْأَرْضَ، السَّنَةُ اثْنَا عَشَرَ شَهْرًا، مِنْهَا أَرْبَعَةٌ حُرُمٌ، ثَلَاثٌ مُتَوَالِيَاتٌ: ذُو الْقَعْدَةِ وَذُو الْحِجَّةِ وَالْمُحَرَّمُ وَرَجَبُ مُضَرَ الَّذِي بَيْنَ جُمَادَى وَشَعْبَانَ.)) [ متفق عليه]

"Zaman, Allah'ın gökleri ve yeri yarattığı gündeki sıraya göre sürüp gitmiştir (o da her yılın on iki ay, her ayın da yirmi dokuz ilâ otuz gün arasında olmasıdır). (Kamerî) yıl, on iki aydır. Bunlardan dördü haram aylardır. Üçü birbiri ardınca gelir. (Bu aylar:) Zilkâde, Zilhicce, Muharrem ve Cumâdâ ile Şa'ban arasındaki Receb Mudar'dır."[11]

İbn-i Abbas -radıyallahu anhumâ- ve başkası şöyle rivâyet etmişlerdir -lafız, İbn-i Abbas'a âittir-:

"Rasûlullah -sallallahu aleyhi ve sellem- şöyle buyurmuştur:

(( أَيّهَا النّاسُ! اسْمَعُوا قَوْلِي ، فَإِنِّي لَا أَدْرِي لَعَلّي لَا أَلْقَاكُمْ بَعْدَ يَوْمِي هَذَا فيِ هَذَا الْمَوْقِفِ. أَيّهَا النّاسُ! إنّ دِمَاءَكُمْ وَأَمْوَالَكُمْ حَرَامٌ إِلَى يَوْمِ تَلْقَوْنَ رَبَّكُمْ كَحُرْمَةِ يَوْمِكُمْ هَذَا، فيِ شَهْرِكُمْ هَذَا، فيِ بَلَدِكُمْ هَذَا، وَإِنّكُمْ سَتَلْقَوْنَ رَبَّكُمْ فَيَسْأَلُكُمْ عَنْ أَعْمَالِكُمْ. وَقَدْ بَلَّغْتُ، فَمَنْ كَانَ عِنْدَهُ أَمَانَةٌ فَلْيُؤَدِّهَا إلَى مَنِ ائْتَمَنَهُ عَلَيْهَا، وَإِنَّ كُلَّ رِبًا مَوْضُوعٌ وَلَكُمْ رُءُوسُ أَمْوَالِكُمْ لَا تَظْلِمُونَ وَلَا تُظْلَمُونَ، قَضَى اللهُ أَنّهُ لَا رِبَا ، وَإِنَّ رِبَا عَبَّاسِ بْنِ عَبْدِ الْمُطَّلِبِ مَوْضُوعٌ كُلَّهُ، وَإِنَّ كُلَّ دَمٍ كَانَ فِي الْجَاهِلِيّةِ مَوْضُوعٌ، وَإِنَّ أَوَّلَ دِمَائِكُمْ أَضَعُ دَمَ ابْنِ رَبِيعَةَ بْنِ الْحَارِثِ بْنِ عَبْدِ الْمُطَّلِبِ، كَانَ مُسْتَرْضَعًا فِي بَنِي لَيْثٍ فَقَتَلَتْهُ هُذَيْلٌ فَهُوَ أَوَّلُ مَا أَبْدَأُ بِهِ مِنْ دِمَاءِ الْجَاهِلِيَّةِ.

أَمَّا بَعْدُ، أَيّهَا النّاسُ! فَإِنّ الشَّيْطَانَ قَدْ يَئِسَ أَنْ يُعْبَدَ بِأَرْضِكُمْ، وَلَكِنَّهُ إِنْ يُطَعْ فِيمَا سِوَى ذَلِكَ مِمَّا تَحْقِرُونَ مِنْ أَعْمَالِكُمْ فَقَدْ رَضِيَ بِهِ، فَاحْذَرُوهُ أَيّهَا النَّاسُ عَلَى دِينِكُمْ. وَإِنَّ النَّسِيءَ زِيَادَةٌ فِي الْكُفْرِ يُضَلُّ بِهِ الَّذِينَ كَفَرُوا يُحِلّونَهُ عَامًا وَيُحَرّمُونَهُ عَامًا لِيُوَاطِئُوا عِدّةَ مَا حَرّمَ اللهُ فَيُحِلّوا مَا حَرّمَ اللهُ وَيُحَرّمُوا مَا أَحَلّ اللهُ . وَإِنَّ الزّمَانَ قَدْ اسْتَدَارَ كَهَيْئَتِهِ يَوْمَ خَلَقَ اللهُ السّمَوَاتِ وَالْأَرْضَ، وَإِنَّ عِدّةَ الشّهُورِ عِنْدَ اللهِ اثْنَا عَشَرَ شَهْرًا، مِنْهَا أَرْبَعَةٌ حُرُمٌ: ثَلَاثٌ مُتَوَالِيَاتٌ وَرَجَبُ مُضَرَ، الَّذِي بَيْنَ جُمَادَى وَشَعْبَانَ...))

"Ey insanlar! Sözümü iyi dinleyin.Bilmiyorum, belki bu günden sonra sizinle burada bir daha buluşamayacağım.

Ey insanlar! Bu gününüz nasıl mukaddes bir gün ise, bu ayınız nasıl mukaddes bir ay ise, bu şehriniz nasıl mübarek bir şehir ise; canlarınız ve mallarınız da öyle mukaddestir (her türlü saldırıdan emindir).

(Ashabım! Yarın) Rabbinize kavuşacaksınız ve Rabbiniz size amellerinizden (yaptıklarınızdan) soracaktır. Andolsun ki ben, bunu size tebliğ ettim.

(Ashabım! ) Kimin yanında bir emânet varsa, onu sahibine versin. Fâizin her çeşidi kaldırılmıştır (ayağımın altındadır). Fakat ana paranız sizindir. Ne zulmedin, ne de zulme uğrayın. Allah, fâizi kaldırmıştır. Abdulmuttalib'in oğlu Abbas'ın fâizinin hepsi kaldırılmıştır (ayağımın altındadır). Câhiliye döneminde güdülen kan davaları kaldırılmıştır. İlk kaldırdığım kan davanız da, Leys oğullarında süt annenin yanında iken Huzeyl kabilesi tarafından öldürülen Rabîa b. el-Haris b. Abdulmuttalib'in kan davasıdır. Câhiliye döneminden kalan ve kaldıracağım ilk kan davası odur.

Ey insanlar! Muhakkak ki, şeytan şu toprağınızda kendisine tapınmaktan ümidini kesmiştir. Fakat siz bunun dışında, hakir gördüğünüz (önemsemediğiniz) amellerinizde ona uyarsanız, bu da onu memnun edecektir.

Ey insanlar! Dîninizi korumak için ondan (şeytandan) sakının. "(Allah'ın haram kıldığı) Haram ayların yerlerini değiştirip ertelemek (savaşmak için istedikleri haram ayı, helal aylardan birisiyle değiştirip, kimisini öne almak, kimisini de ertelemek), sadece küfürde (inkârda) ileri gitmektir. Öyle yapmakla kâfirler, (şeytan tarafından) büsbütün şaşırtılırlar. Allah’ın haram kıldığı (dört aydan birisini) sayıya (dört haram aya) denk getirmek için onu bir yıl helâl, bir yıl haram sayarlar ve böylelikle Allah’ın haram kıldığını helâl, helal kıldığını da haram kabul ederler. Zaman, Allah'ın gökleri ve yeri yarattığı gündeki sıraya göre sürüp gitmiştir ( o da her yılın on iki ay, her ayın da yirmi dokuz ilâ otuz gün arasında olmasıdır).(Kamerî) yıl, on iki aydır. Bunlardan dördü haram aylardır. Üçü birbiri ardınca gelir. (Bu aylar:) Zilkâde, Zilhicce, Muharrem ve Cumâdâ ile Şa'ban arasındaki Receb Mudar'dır."[12]

İkincisi:

c) Safer ayını uğursuz saymaya gelince, bu, Câhiliye arapları arasında bilinen bir inanç idi ve günümüzde İslâm'a mensup bazı kimselerde de bunun kalıntıları hâlâ devam etmektedir.

Ebu Hureyre'den -radıyallahu anh- rivâyet olunduğuna göre, Rasûlullah -sallallahu aleyhi ve sellem- şöyle buyurmuştur:

(( لَا عَدْوَى وَلَا طِيَرَةَ وَلَا هَامَةَ وَلَا صَفَرَ، وَفِرَّ مِنَ الْمَجْذُومِ كَمَا تَفِرُّ مِنَ الْأَسَدِ.)) [ رواه البخاري ومسلم ]

"Advâ, Tıyara, Hâme ve Safer yoktur.Aslandan kaçtığın gibi, Cüzâm hastalığına yakalanmış kimseden kaç."[13]

Değerli âlim Muhammed b. Salih el-Useymin -rahimehullah- bu konuda şöyle demiştir:

"Safer kelimesi, birden fazla şekilde tefsir edilmiştir:

Birincisi: Bilinen Safer ayıdır.Câhiliye arapları Safer ayının uğursuzluğuna inanırlardı.

İkincisi: Devenin karnına isabet eden ve bir deveden, başka bir deveye geçen (sirâyet eden) bir hastalıktır. (Hadiste) Safer'in Advâ kelimesine atfedilmesi, hâssın (Safer'in), umuma (Advâ'ya) atfedilmesi bâbındandır.

Üçüncüsü: Safer'den kasıt; Safer ayıdır. Bundan da murat; Allah'ın haram kıldığı Haram ayların yerlerini değiştirip ertelemektir. Öyle yapmakla kâfirler, (şeytan tarafından) büsbütün şaşırtılırlar. Câhiliye arapları, haram oluşundan dolayı Muharrem ayını, Safer ayına ertelerler (Muharrem ayını, Safer ayının yerine sayarlar) ve Muharrem'i bir yıl helal, bir yıl da haram kabul ederlerdi.

Bu tefsirlerin en tercihli olanı şudur: Safer kelimesinden kastedilen; Safer ayıdır. Çünkü câhiliye arapları Safer'in uğursuzluğuna inanırlardı. Oysa zamanın, olaylara ve Allah -azze ve celle-'nin takdirine hiçbir etkisi yoktur. Safer ayı diğer zamanlar gibidir. Dolayısıyla bu ay da içerisinde hayır ve şerrin olduğu (takdir edildiği) diğer aylar gibidir.

Bazı insanlar, örneğin Safer ayının yirmi beşinci günü belirli bir işi bitirdiklerinde: "Bu iş, hayırlı Safer ayının yirmi beşinci günü bitirilmiştir" diye o günün tarihini yazarlar. Bu davranış; bir bid'atı, başka bir bid'at ile tedâvi etmek bâbındandır. Zirâ Safer ayı, ne hayır, ne de şer ayıdır. Bunun içindir ki seleften bazı kimseler, baykuşun ötüşünü işittiği zaman: "Hayırdır inşaallah" diyenin bu sözüne şiddetle karşı çıkmışlardır.Çünkü baykuşun ötüşüne hayır veya şer denmez.Aksine baykuşun ötmesi, diğer kuşların ötmesi gibidir.

Rasûlullah -sallallahu aleyhi ve sellem-'in reddettiği bu dört şey (Advâ, Tıyara, Hâme ve Safer), yalnızca Allah Teâlâ'ya tevekkül etmek ve samimî bir niyete sahip olmak, başına belâ ve musibet gelen kimsenin, bu gibi şeylere (Advâ, Tıyara, Hâme ve Safer) karşı zayıf ve âciz olmaması gerektiğine delâlet etmektedir.

Bir müslüman, bu gibi şeylerle aklını meşgul ederse, şu iki durumdan birisiyle başbaşa kalır:

Birincisi: (Safer ayında) bir işe girişmesi veya o işten vazgeçmesi ile bu gibi şeylere cevap vermesidir ki, bu takdirde müslüman, hareket ve davranışlarını hakikati olmayan bir şeye bağlamış olur.

İkincisi: Müslümanın (Safer ayında) bir işe başlamayıp bu gibi şeylere aldırmaması, fakat içinde biraz keder ve üzüntünün kalmasıdır. Bu durum, birincisinden daha hafif olmakla birlikte buna dâvet eden şeylere asla cevap vermemesi ve yalnızca Allah -azze ve celle-'ye güvenip O'na tevekkül etmesi gerekir.

Rasûlullah -sallallahu aleyhi ve sellem-'in dört şeyi (Advâ, Tıyara, Hâme ve Safer'i) reddetmesi, onların varlığını reddetmek değildir.Aksine onlar vardır. Fakat bu dört şeyin olaylara etkisinin olduğunu reddetmektir.Bu sebeple olaylara etki eden, yalnızca Allah Teâlâ'dır.Buna göre bir olayın sebebi, bilinen bir sebep ise, o sahih bir sebeptir.Yok eğer bir olayın sebebi vehm (kuruntu) ise, o da bâtıl bir sebeptir. Safer ayının ne kendisi olaylara etki edebilir, ne de kendisi şer için bir sebeptir."[14]

İkincisi: Câhiliye halkının, bu ayda İslâm şeriatına aykırı olan hareketleri:

Buhârî ve Müslim'de geçen Ebu Hureyre'nin –radıyallahu anh- hadisi daha önce geçmişti. Bu hadiste, câhiliye araplarının, Safer hakkındaki inançları yerilmiş, Safer ayının, Allah Teâlâ'nın aylarından birisi olduğu, Safer'in olaylarda hiçbir irâdesinin olmadığı, aksine onun Allah Teâlâ'nın emriyle hareket ettiği açıklanmıştı.

Üçüncüsü: İslâm'a mensup kimselerde bulunan Safer ayı hakkındaki bid'atlar ve bâtıl inançlar.