Kefen Soyan Gencin Tevbesi

Hz.Allah kefen soymayı meslek edinen gencin tevbesini nasıl kabul etti?Tevbenin kabul olması için yapılacaklar
Müslüman için gerek büyük ve gerek ise küçük, bütün günahlardan hemen tevbe etmesi «farz-i ayn»´ dir. Cünki küçük günahlari islemeye devam etmek onlari, büyük günahlara dâhil eder.

Nitekim, ulu Allah (C.C) söyle buyuruyor:

«— Allah'dan korkan kullar çirkin bir is yaptiklari zaman, yahud nefislerine zulmettikleri vakit, Allah'i hatirlayarak günahlarinin affedilmesini dilerler, zâten Allah'dan baska günahlari kim afvedebiiir? Ayrica bu kimseler bile bile yapmis olduklari kötülüklerde israr etmezler»
(Al-i Imran suresi - 135)

"Nasûh Tevbesi" kulun hem disindan ve hem de içinden, bir daha günah islemeye dönmemek için kesin kararli olarak tevbe etmesidir.

Sâdece diştan günahlarina tevbe edenlerin durumu, üzerine ipek örtü serilen bir çöplüge benzer. Insanlar bu ipekle saklanmis yigina hoslanarak bakarlar, fakat örtü kalkinca yüzlerini ondan çevirirler.
Bunun gibi. insanlar görünüste ibadet isleyenlere imrenerek bakarlar, ama Kiyamet günü, sirlarin ortaya ektigi gün. örtü kalkinca melekler onlardan yüz çevirir.

Nitekim Peygamberimiz (S.A.V.) söyle buyurur: "Allah sizin kaliblariniza, dis görünüslerinize degil, kalblerinize
ve niyyetlerinize bakar."

Ibni Abbas'dan (R.A.) rivayet edildigine göre. Peygamber (S.A.V.)`imiz buyurur ki:

"Nice tevbekar kimseler vardir ki. Kiyamet günü kendilerini tevbe etmis sanerak Allah (C.C)'in huzuruna gelirler. Oysa ki, gerçekte tevbe etmis degildirler."

Çünki onlar tevbenin asagidaki esâslarini tamamlamamislardir. Tevbenin esâslari sunlardir:

1) Pismanlik duygusu.

2) Terkettigi günahi bir daha islememeyi kesin karar vermek.

3) Haksizliga ugratilanlara mümkün ise haklarini geri verip elden geliyorsa bu hususta helâlliklarini almak.

4) Bu mümkün degilse tevbe eden kimsenin gerek kendi hesabina ve gerekse haksizlik ettigi kimseler namina Allah (C.C)'dan sik sik magfiret dilemesidir.
Böylelikle, ola ki Allah (C.C), haksizliga ugrayanlarin kendisinden hosnut olmalarini soglar.
Günahlari unutmak ise en çirkin musibetlerdendir. Buna göre, akli basinda olan herkesin kendisi ile her zaman hesaplasmasi ve günahlarini unutmamasi gerekir.

Fakih Ebû'l-Leys (rahimehullahu) buyurur:

«Bir gün Hz. Ömer. R.A.) Peygamberimizin (S.A.V.) huzuruna aglayarak girdi. Peygamberimiz O'na: «Niçin agliyorsun» dive sordu. Hz. Ömer: «Kapida bir delikanli var, öylesine agliyor ki, yüregimi yakti» diye cevap verdi.

Peygamber (S.A.V.)´imiz Hz. Ömer'e «Onu içeri al» buyurdu. Delikanli agla­yarak içeri girdi. Peygamber (S.A.V.)´imiz ona «Ey delikanli, niçin agliyorsun?» diye sordu. Delikanli «Ey Allah (C.C)'in Rasûi'u! Birçok günahima agliyorum, bana kizgin olan Allah (C.C)'dan korkuyorum» diye cevap verdi.

Peygamber (S.A.V.)´imiz ona «Allah (C.C)'a ortak kostun mu?» diye sordu. Delikanli. «Hayir» dedi. Peygamber (S.A.V.)´imiz: «Haksiz yere adam öldürdün mü?» diye sordu, delikanli «Hayir» dedi.
Bunun üzerine Peygamber (S.A.V.)´imiz, delikanliya «O halde yedi kat gök, yedi ket yer ve daglar kadar bile olsa. Allah (C.C) günahlarini afveder» dedi.

Delikanli «Yâ Rasûlallah (S.A.V.)! Benim günahlarim bunlardan daha büyüktür» dedi. Peygamber (S.A.V.)´imiz, delikanliya: «Senin günahlarin Kürsî'den daha mi büyük?» diye sordu, delikanli: «Evet, daha büyük» diye cevap verdi. Peygamber (S.A.V.)´imiz delikanliya: «Senin günahlarin mi, yoksa Ars mi daha büyüktür» diye sordu. Delikanli: «Günahlarim daha büyük» diye cevap verdi.
Peygamber (S.A.V.)´imiz delikanliya: «Senin günahlarin mi büyük, yoksa Allah (C.C)'in afvi mi?» diye sordu, delikanli: «Hiç süphesiz Allah (C.C) daha büyük ve uludur» diye cevap verdi. Bunun üzerine Peygamber Allah (C.C)´imiz delikanliya: «Hiç süphesiz, kocaman bir günah yiginni ancak ulu olan Allah (C.C) afveder, O'nun ulu bagislayiciligi bu yigini silebilir.» dedi.

Daha sonra Peygamber (S.A.V.)'imiz delikanliyi «Isledigin günahi bana söyle» dedi. delikanli: «Senden utanirim, yâ Rasûlallah» diye cevap verdi. Peygamber (S.A.V.)'imiz de gencin söylemesi için israr edince, genc sunlari anlatti; «Ben yedi yildan beri kefen soyardim. geçenlerde Ensar'dan bir cariye ölmüstü, vardim kabrini açtim, kefenini soydum.
Kalktim, henüz bir kac adim uzaklasmistim ki. seytan beni dürttü, geri döndüm ve ölü cariyenin irzina geçtim. Yine kalkmis gidiyordum, henüz bir kac adim uzaklasmistim ki, cariyenin ayaklari üzerine dikildigini gördüm, bana söyle sesleniyordu: «Ey delikanli, yazik sana! Mazlumun hakkini zâlimden alan Allah (C.C)'dan utanmiyor musun? Beni ölüler arasinda Çiplak ve Allah (C.C) katinda cünûb biraktin.»

Bu itirafi duyan Peygamber (S.A.V.)'imiz son derece teessür ve hiddete düserek, genci huzurundan disari çikarirlar.
Peygamberimizin huzurundan kovulan genc, kirk gece Allah (C.C)'a devamli tevbe etti. Kirkinci gece dolunca basini göge kaldirarak söyle seslendi.

«Ey Muhammed'in, (S.A.V.) Âdem'in (A.S.) ve Ibrahim'in (A.S) Rabb'i. Eger beni afvettiysen, bunu Hz. Muhammed'e (S.A.V.) ve O'nun sahabilerine bildir, degilse gökten ates indir ve beni içinde yok, böylece beni Âhiret azabindan kurtar.»

Bu sirada Cebrail (A.S.) Peygamber (S.A.V.)'imize inerek O'na söyle dedi; «Yâ Muhammedi (S.A.V.) Rabb'in Sena selâm ediyor ve «varliklari sen mi yarattin?» diye soruyor»

Peygamber (S.A.V.)'imiz Cebrail'e «Hâsâ, hem beni ve hem de onlari yaratan, benim ve onlarin rizkini veren O'dur» diye cevcp verdi. Bunun üzerine Cebrail, Peygamberimize «Allah (C.C) sana bildiriyor ki, Ben o delikanlinin tevbesini kabul ettim.»

Bunun üzerine Peygamber (S.A.V.)'imiz hemen delikanliyi yanina cagirir ve Allah (C.C)'in, tevbesini kabul ettigini kendisine müjdeler.(Kalplerin keşfi)