Allahü azimüşşanın mahlukatın içinde en mükemmel olarak yarattığı insan oğlu dünyaya bir gaye için gelmiştir. Bu gayeyi bulmak , yaşamak insanın başlıca vazifesidir. Karını zararını hesap etmeyen gelişi güzel harcamalarda bulunan bir tüccarın iflas etmesi nasıl zaruri ise gayesini bilmeyen bulamayan ve yaşayamayan bir insanında dünyada ve ahirette öylece perişan olması zaruridir.
Hemen söyleyelim ki insanın tek ve değişmeyen gayesi kelime-i tevhit anahtarı ile açılan İslam saltanatıdır. Bu saltanatın hükümdarlığını tanıyan kişi gayesini bilmiş ve bulmuştur.
Doğuşunu takiben geçen bir asırda Atlas okyanusuna kadar geniş bir sahaya yayılmak İslam’dan başka hiçbir dine nasip olmamıştır. Bunun sebebi ise İslam’ın insanın kalbine işlediği nokta nokta imandan, hak, adalet ve eşitlik duyguları ile ona mensup olan insanların gayesini bilmesi sebebiyledir.

Bu gün mensubunun sayısı bir milyarın üzerinde olan İslam alemi neden darma dağınıktır? Neden sen, ben kavgaları içinde eriyip gitmektedir? Neden dinleri, imanları, vatanları ve mukaddes olan her şeyleri şer kuvvetler tarafından sarılmıştır? Neden en mukaddes mabetleri Mescidi Aksa yıkılmıştır da çıkıp kuvvetli bir ses yıkmayın diye haykırmamıştır? Neden Ayasofya gayri Müslimlere açıktır da Müslümanlara kilitlidir?
Çünkü Müslümanlar gayelerini yaşamıyorlar. İslam’ın ilmi, iktisadi ahlaki prensiplerini mezara gömmüşler onun madde ve manada meydana getirdiği hamleci ruhunu götürmüşlerdir.
Bakınız bunu şair ne güzel ifade etmiş: Müslümanlık nerede?
Bizden geçmiş insanlık bile
Alemi aldatmaksa maksat
Aldanan yok nafile

Kaç hakiki Müslüman gördümse
Hep makberdedir
Müslümanlık bilmem ama
Galiba göklerdedir.