Peygamberimizin Tevbe Hakkında Vasiyetleri

Peygamberimizin
Tevbe Hakkında Vasiyetleri nelerdir?

1- İstiğfar şeytanı eritir

Hazreti Ebû Bekir (r.a) rivâyet ediyor;
Resülüllah (s.a.v) buyurdu:
Şeytan der ki: Ben âdemoğlunu günaha sevkederim. Onlar tevbe ve istiğfar ederek kendilerini affettirirler. İşte o zaman ben eririm. Sonra ben onlara ibadetlerini güzel göstererek (ucuble) onları mahvederim.



2- Suçu itiraf ve tevbe

Hz. Büreyde (radıyallâhu anh) anlatıyor: "Resûlullah (aleyhissâlatu vesselâm)'a, Mâiz İbnu Mâlik el-Eslemî (radıyallâhu anh) gelerek:
"- Ey Allah'ın Resûlü, ben nefsime zulmettim, zinâ işledim, beni temizlemeni istiyorum" dedi. Resûlullah (aleyhissalâtu vesselâm) onu reddetti (geri çevirip meselenin üzerine gitmedi). Ancak Mâiz ertesi gün tekrar geldi. Yine:
"- Ey Allah'ın Resûlü, ben zinâ işledim,!" diye ikinci sefer itirafta bulundu. Adamı ikinci sefer geri çeviren Resûlullah (aleyhissalâtu vesselâm) adamın kavmine birisini yollayarak:
"Onun aklında bir noksanlık biliyor musunuz, normal bulmadığınız bir davranışına rastladınız mı?"diye tahkik ettirdi. Ancak hep beraber:
"Biz onu gördüğümüz kadarıyla, aramızdaki sâlih kişilere denk akıl (ve feraset) sahibi biliyoruz" dediler. Mâiz üçüncü sefer müracaatta bulundu. Hz. Peygamber (aleyhissalâtu vesselâm) onlara yine birini göndererek adam hakkında sordurdu. Yine ne kendinde, ne aklında bir kusur olmadığını söylediler.
Adam dördüncü sefer müracaat edince, ona bir çukur kazdırdı. Taşlanmasını emretti ve taşlandı.
Râvi der ki: Gâmidiye adında bir kadın da gelerek:
"Ey Allah'ın Resûlü, beni niye reddediyorsun. Görüyorum ki, beni de Mâiz gibi geri çevirmek istiyorsun. Allah'a kasem olsun ben hamileyim de!" dedi. Hz. Peygamber (aleyhissalâtu vesselâm):
"Öyle ise hayır. Sen git ve çocuğu doğurunca gel" dedi. Kadın gitti çocuğu doğurunca, bir beze sarılmış olarak çocukla geldi.
"İşte çocuk, doğurdum!" dedi. Resûlullah (aleyhissalâtu vesselâm):
"Git, sütten kesinceye kadar emdir, sonra gel!" buyurdu. Kadın gitti, o çocuğu sütten kesince çocukla birlikte geldi. Çocuğun elinde bir ekmek parçası vardı.
"Ey Allah'ın Resûlü, işte çocuk, sütten kestim, yemek de yedi" dedi.
Resûlullah (aleyhissalâtu vesselâm) çocuğu alıp, Müslümanlardan birine teslim etti. Sonra bir çukur kazılmasını emir buyurdu. Göğsüne kadar derinlikte bir çukur kazıldı. Bundan sonra halka taşlamalarını emretti. Herkes taşladı. Hâlid İbnu Velid (radıyallâhu anh) elinde bir taş ilerledi, başına attı. Kan yüzüne fışkırmıştı, kadına küfretti. Resûlullah (aleyhissalâtu vesselâm) Hâlid'in kadına küfrettiğini işitince:
"Ey Hâlid ağır ol!" dedi ve ilâve etti:
"Nefsimi kudret elinde tutan Zât-ı Zülcelâl'e kasem olsun, bu kadın öyle bir tevbe yaptı ki, şâyet alış-verişte sahtekârlık yapanlar aynı tevbe ile tevbe yapsalardı, onların bile mağfiretine yeterdi !"
Sonra Resûlullah emretti. Kadının üzerine namaz kıldırdı ve defnedildi."

3- Hırsızın tevbesi

Ümeyye el-Mahzûmî (radıyallâhu anh) anlatıyor: "Resûlullah (aleyhissalâtu vesselâm)'a bir hırsız getirildi. Suçunu itiraf etmişti. Ancak çaldığı eşya beraberinde bulunmadı. Resûlullah (aleyhissalâtu vesselâm), (hadden kurtarmak maksadıyla): "Senin çaldığını zannetmiyorum"dedi. Hırsız: "Hayır çaldım" diye te'yid etti. (Resûlullah) sözlerini aynı şekilde iki veya üç kere tekrar etti.
Sonunda, elinin kesilmesini emretti ve kesildi. Sonra hırsız Resûlullah (aleyhissalâtu vesselâm)'a getirildi. Efendimiz:
" Allah’a tevbe ve istiğfarda bulun!" diye nasihat etti. Adamcağız:
"- Allah'a tevbe ediyor, O'ndan mağfiret diliyorum" dedi. Bunun üzerine Resûlullah (aleyhissalâtu vesselâm) da:
" Allahım, onu mağfiret et!"diyerek üç kere duada bulundu."




4- Anneye iyilik tevbedir

İbnu Ömer (radıyallahu anh) anlatıyor: "Bir adam Resûlullah (aleyhissalâtu vesselâm)'a gelerek: "Ben büyük bir günah işledim, buna tevbe imkanım var mı?" dedi. Hz. Peygamber (aleyhissalâtu vesselâm): "Annen var mı?" diye sordu. Adam: "Hayır yok" dedi.
"Peki teyzen de mi yok?" dedi. Adam: "Hayır, var" deyince Resûlullah (aleyhissalâtu vesselâm): "Öyle ise ona iyilik yap!" diye emretti."

5 - Allah tevbe edenleri affeder

Hz. Enes (radıyallâhu anh) anlatıyor:
"Resûlullah (aleyhissalâtu vesselâm) buyurdular ki:
"Âdemoğlu için iki vâdi dolusu mal olsaydı, mutlaka bir üçüncüyü isterdi. Âdemoğlunun iç boşluğunu ancak toprak doldurur. Allah tevbe edenleri affeder."

6 - Günde yüz kere tevbe

Yine Eğarru'l-Müzeni, Müslim'in bir rivâyetinde Resülullah (aleyhissalâtu vesselâm)'ın şöyle dediğini nakletmiştir: "Ey insanlar! Rabbinize tevbe edin. AIIah’a kasem olsun ben Rabbim Tebârek ve Teâlâ hazretlerine günde yüz kere tevbe ederim."

7- İki rekat namaz ve tevbe

Hz. Ebû Bekri's-Sıddik (radıyallâhu anh) bana şu hadisi rivâyet etti ve bu rivâyetinde Ebû Bekir doğru söyledi:
"Resülullah (aleyhissalâtu vesselâm)'ı dinledim, demişti ki:
"Günah işleyip arkasından kalkıp abdest alarak iki rekat namaz kılan sonra da AIIah Teâla hazretlerine tevbe eden her insan mutlaka mağfiret olunur." Sonra da şu ayeti okudu. (Meâlen): "Onlar fena bir şey yaptıklarında veya kendilerine zulmettiklerinde Allah'ı zikrederler, günahlarının bağışlanmasını dilerler. Günahları Allah'tan başka bağışlayan kim vardır? (Al-i İmrân 135).

8- Allahın Yüz rahmeti

Selmânu'l-Fârisi (radıyallâhu anh) anlatıyor:
"Resülullah (aleyhissalâtü vesselâm) buyurdular ki:
"AIlah'ın yüz rahmeti var. Bunlardan biriyle mahlûkat kendi aralarında birbirlerine merhamet gösterirler. Doksandokuz rahmet de Kıyamet günü içindir."
9- Allah’ın rahmeti Annenin merhameti

Ömer İbnu'l-Hattâb (radıyallâhu anh) anlatıyor: "Resülullah (aleyhissalâtü vesselam)'a bir grup esir getirilmişti. İçlerinde bir kadın vardı, göğüsleri sütle dolu idi. Bu kadın (sağa sola) koşuyor, esirler arasında bir çocuk bulduğu zaman onu yakalayıp kucaklıyor, göğsüne bastırıyor ve emziriyordu. (Dikkatleri çeken bu manzara karşısında), aleyhissalâtu vesselâm:
"Bu kadının, çocuğunu ateşe atacağına kanaatiniz olur mu?" dedi. Bizler:
"Hayır!" diye cevap verince:
"(Bilin ki), Allah'ın kullarına olan rahmeti, bu kadının çocuğuna olan şefkatinden fazladır" buyurdu."

20- Namaz siler

Ebû Ümâme (radıyallâhu anh) anlatıyor: "Resülullah (aleyhissalâtu vesselâm) ile beraber mescidde idik. O esnada bir adam geldi ve:
"Ey Allah'ın Resülü, ben bir hadd işledim, bana cezasını ver!" dedi, Resülullah adama cevap vermedi. Adam talebini tekrar etti. Aleyhissalâtu vesselâm yine sükut buyurdu. Derken (namaz vakti girdi ve) namaz kılındı. Resülullah (aleyhissalâtu vesselâm) namazdan çıkınca adam yine peşine düştü, ben de adamı takip ettim. Ona ne cevap vereceğini işitmek istiyordum. Efendimiz adama:
"Evinden çıkınca abdest almış, abdestini de güzel yapmış mıydın?" buyurdu. O:
"Evet ey Allah'ın Resülü!" dedi. Efendimiz:
"Sonra da bizimle namaz kıldın mı?" diye sordu. Adam:
"Evet ey Allah'ın Resülü!" deyince, Efendimiz:
"Öyleyse Allah Teâlâ hazretleri haddini – günahını- affetti" buyurdu."

11-Dinden dönenin tevbesi

İbnü Abbas (radıyallahü anhüma) anlatıyor:
"Ensar'dan bir zat Müslüman olmuştu, sonra tekrar İslamdan dönüp müşriklerin yanına gitti. Sonra yaptığından pişman olup, kabilesine:
-"Resûlullah (aleyhissalâtu vesselâm)'a sorun, benim için tevbe imkânı var mı?" diye haber saldı. Kavmi de Resûlullah (aleyhissalâtu vesselâm)'a gelerek:
-"Onun için tevbe etme şansı var mı?" diye sordular. Bunun üzerine şu âyet indi:
"İnandıktan, Peygamberin hak olduğuna şehâdet ettikten, kendilerine belgeler geldikten sonra inkâr eden bir milleti Allah nasıl doğru yola eriştirir? Allah zalimleri doğru yola eriştirmez. İşte bunların cezası, Allah'ın, meleklerin, insanların hepsinin lânetine uğramalarıdır. Orada temellidirler; onlardan azâb hafifletilmez; onların azabı geciktirilmez. Ancak bunun ardından tevbe edip düzelenler müstesnâdır. Doğrusu Allah bağışlar ve merhamet eder" (Âl-i İmrân, 86-89). Ayeti ona gönderdi. O da Müslüman oldu."

12 – Kaatilin tevbesi

Tirmizi rivayet ediyor:
"İbnu Abbas (radıyallahu anhümâ)'a bir mü'mini kasıtlı olarak öldürüp sonra tevbe edip, imana giren, güzel ameller işleyen ve hidayete eren bir kimse hakkında soruldu. Şu cevabı verdi:
"Buna nasıl tevbe olur? Ben Hz. Peygamber (aleyhissalâtu vesselâm)'i şöyle söylerken işittim:
-"Öldürülen, avurtları kana bulanmış olan kâtile asılı olarak getirilir. Kâtili şöyle şikayet eder: "Ey Rabbim, buna sor bakalım beni niçin öldürdü, suçum ne idi?"
İbnu Abbas (radıyallahu anh) ilave etti: "Allah'a kasem olsun, Allah bu hükmü indirdi, fakat neshetmedi."

13 – Ölmeden önce tevbe

Hz. Cabir İbnu Abdillah radıyallahu anh anlatıyor:
"Resulullah aleyhissalatu vesselam (bir gün) bize hitap etti ve dedi ki:
-"Ey insanlar! Ölmezden önce Allah'a tevbe edin. (Musibet hastalık, yaşlılık gibi) ağır meşguliyetlere düşmezden önce salih ameller işlemede acele edin. Çok zikir ederek, gizli ve açık çok sadaka vererek Allah'a karşı üzerinizdeki borcu ödeyin ki bol rızka, ilahi yardıma ve güzel hallere sahip olamazsınız. Bilesiniz Allah, benim içinde bulunduğum şu makamda, şu günde, şu ayda, bu yıldan Kıyamet'e kadar devam etmek üzere Cum'a namazını farz kıldı. Kim bunu, benim sağlığımda veya ölümümden sonra adil veya zalim bir imam oldukça, istihfaf ederek veya inkar ederek terkedecek olursa Allah onun iki yakasını biraraya getirmesin, işine bereket vermesin. Haberiniz olsun! O kimsenin tevbe etmedikçe ne namazı, ne zekatı, ne haccı, ne orucu, ne de makbul bir iyiliği vardır. Kim de tevbe ederse Allah onun tevbesini kabul eder. Haberiniz olsun! Bir kadın bir erkeğe imamlık yapamaz. Bir bedevi de muhacire imamlık yapamaz. Facir de mü'mine imamlık yapamaz. Ancak fasık zor kullanır mü'min de onun kılıncından ve kamçısından korkarsa bu durumda imama uyar."

14- Tevbe şekli

مَا مِنْ عَبْدٍ يُذْنِبُ ذَنْبًا فَيُحْسِنُ الطُّهُورَ ثُمَّ يَقُومُ فَيُصَلِّي رَكْعَتَيْنِ ثُمَّ يَسْتَغْفِرُ اللَّهَ اِلَّا غَفَرَ اللَّهُ لَهُ
-"Bir kul yoktur ki, herhangi bir günah işlediğinde, güzel bir şekilde tahâret alır (abdest veya güsûl abdestini alır); ardından kalkar iki rek'at namaz kılar ve sonra istiğfâr eder (Allâhü Teâlâ hazretlerinden bağışlanmasını dilerse); muhakkak ki Allâhü Teâlâ onu bağışlar."

15- Tam pişman

أَيُّمَا عَبْدٍ أَوْ أَمَةٍ تَرَكَ صَلاَتَهُ فِي جَهَالَتِهِ فَتَابَ وَنَدِمَ عَلَى تَرْكِهَا فَلْيُصَلِّ يَوْمَ الْجُمُعَةِ بَيْنَ الظُّهْرِ وَالْعَصْرِ اثْنَى عَشَرَةَ رَكْعَةً يَقْرَأُ فِى كُلِّ مِنْهَا الْفَاتِحَةَ وَ آيَةَ الْكُرْسِىِّ وَاْلاِخْلاَصَ وَالْمُعَوَذَتَيْنِ مَرَّةً لاَ يُحَاسِبُهُ اللهُ تَعَالَى يَوْمَ الْقِياَمَةِ وَوَجَدَ صَحِيفَةَ سَيِّئآتِهِ حَسَنَاتٍ
-"Herhangi bir erkek veya kadın kul, cehâleti zamanında namazını terk etmiş ve terk etmiş olduğu namazların üzerine büyük bir pişmanlık duymuşsa; o kul, Cuma günü, öğlen ile ikindi vakti arasında, on iki rek'at namaz kılsın; Her rek'atında;
Fatiha, Âyetü'l-Kürsi, İhlâs, Felak, ve Nas sûrelerini birer kere okursa; ( ve bu niyet üzerinde iken ölürse) Allâhü Teâlâ hazretleri, kıyâmet günü onu hesâba çekmez. Ve o kişi, kötülük ve günahlarının amel defterinde iyilikler olarak bulur…"

16- Affettiren dua
اِنَّهُ جاء رجلٌ إلى رسول اللّه صلى اللّه عليه وسلم فقال:
"وَاذُنُوباهُ وَاذُنُوباهُ! مرّتين أو ثلااثاً، فقال له رسولُ اللّه صلى اللّه عليه وسلم: "قُلِ اللَّهُمَّ مَغْفِرَتُكَ أوْسَعُ مِنْ ذُنُوبي، وَرَحْمَتُكَ أرْجَى عِنْدِي مِنْ عَمَلي، فقالها، ثم قال: عُدْ، فعاد، ثم قال: عُدْ، فعاد، فقال:
قُمْ فَقَدْ غُفِرَ لَكَ
Muhakkak ki Adamın biri Efendimiz (s.a..v) hazretlerine geldi. Ve:
-"Vah benim günahlarıma! Vah benim günahlarıma!" dedi, iki veya üç kere…
Efendimiz (s.a.v.) hazretleri ona şöyle buyurdu:
-"Şöyle dua et:
اللَّهُمَّ مَغْفِرَتُكَ أوْسَعُ مِنْ ذُنُوبي، وَرَحْمَتُكَ أرْجَى عِنْدِي مِنْ عَمَلي
-"Allâhım! Senin mağfiretin benim günahlarımdan daha geniştir! Senin rahmetin benim yanımda günahlarımdan daha ümitlidir."
Adam bu şekilde dua etti. Sonra Efendimiz (s.a.v.) hazretleri ona:
-"Tekrâr et!" buyurdu. Adam tekrâr etti. Efendimiz (s.a.v.) hazretleri ona yine;
-"Bir daha söyle!" buyurdu. Adam bu dua ve istiğfârı tekrâr söyledi. Bunun üzerine Efendimiz (s.a.v.) hazretleri:
-"Kalk! Allâh seni mağfiret etti (günahlarını bağışladı)!" buyurdu."

17- Mü'minler İçin İstiğfâr

Mü'minlere istiğfâr hakkında Efendimiz s.a.v. hazretleri buyurdu:
مَنِ اسْتَغْفَرَ لِلْمُؤْمِينَ كُلُّ يَوْمٍ كَتَبَ اللهُ لَهُ بِكُلِّ مُؤْمِنٍ وَمُؤْمِنَةٍ حَسَنَةً
-"Kim her gün mü'minler için istiğfârda bulunur (Allâhım mü'minleri bağışla diye dua ederse); her mü'min erkek ve mü'min kadın sayısınca; Allâhü Teâlâ hazretleri ona bir hasene yazar."

18- Ölülerin affolması için

ما الميت في قبره إلا كَالغريق الْمُتَغَوِّثِ ينتظر دعوةً تَلْحَقُهُ من أب أو أم أو ولد أو صديق فإذا أَلْحقته كانت أحب إليه من الدنيا وما فيها، وإن الله تَعَالى لَيُدْخِلُ على أهل القبور من دعاء أهل الدنيا أمثال الْجبال، وإن هدية الأحياء إلى الأموات الاستغفار لهم والصدقة عليهم.
-"Mezarındaki ölü, denizde boğulmak üzere olup imdât dileyen kimse gibidir. (Veya hapishânede tutsak olan kimse gibidir. Çalışma ve kazanma imkanı olmadığı için) o kendisine gelecek olan duaları bekler. (Veya hapishânedeki mahkûm gibi akraba ve dostlarından kendisine gelecek olan bir hediyeyi beklemektedir…) Ölü;
1- Babasından,
2- Annesinden,
3- Kardeşinden,
4- Arkadaşından,
5- Dost ve yakınlarından gelecek olanı (dua ve hediyeleri) beklemektedir.
Ölüye bir dua (ve hediye) geldiği zaman, o dünya ve içindekilerden daha sevimli ve daha hayırlıdır.
Muhakkak ki Allâhü Teâlâ hazretleri, dünya ehlinin dualarını dağlar misâli, kabir ehlinin üzerine sokar…
Muhakkak ki hayattakilerin ölülere hediyeleri, onlar için; istiğfâr etmektir ve onlar için sadakalar vermektir."

19 – Günde 100 kere istiğfar

Hz. Ebû Hureyre radıyallahu anh anlatıyor: "Resülullah aleyhissalâtu vesselâm buyurdular ki: "Ben günde yüz sefer Allah'a istiğfarda bulunurum."

20- Allah (c.c.) çok sevinir

Süveyd bin Haris (r.a.) rivayet ediyor: Resulullah (s.a.v.) buyurdu:
- Allah’ın mümin kulunun tevbesine ne derece sevindiğini size şöyle anlatayım:

Bir adam tehlikeli ve ıssız bir çölde yiyeceği ve içeceği üzerinde yüklü devesinin yanında uyur. Uyanınca devesinin kaybolduğunu görür. Kızgın çölde devesini arayarak dolaşır. Susuzluktan baygın hale gelip, hayatından ümidini keserek :
“konakladığım yere gidip yatayım. Ölünceye kadar da kalkmayayım diyerek oraya gider. Başını kolunun üzerine koyup ölüm uykusuna yatar. Uyanıp gözünü açtığında azığı ve içecek suyu üzerinde, devesini yanıbaşında görür. İşte bu adam ne derece sevinirse Allah da Mümin kulunun tevbesine bundan daha çok sevinir. Tevbesini kabul eder, günahlarını bağışlar.

21 – Ne mutlu!

Abdullah İbnu Busr radıyallahu anh anlatıyor:
"Resûlullah aleyhissalâtu vesselâm buyurdular ki:
"Amel defterinde çok istiğfar bulunana ne mutlu!"

22 – Dua

Hz. Aişe radıyallahu anha anlatıyor:
"Resülullah aleyhisselatu vesselâm şöyle dua ederdi:
"Ey Allahım! Beni, güzel amel işledikleri zaman(bunun mükâfaatıyla) müjdelenen ve hata işlediği zaman da istiğfar edenlerden eyle!"

23 – Mutlaka affedilir

Hz. Ebû Hureyre radıyallahu anh anlatıyor:
"Resülullah aleyhissalâtu vesselam buyurdular ki:
"Günahlarınız semaya ulaşacak kadar çok bile olsa, arkadan tevbe etmişseniz, günahınız mutlaka affedilir."

24- Tevbeyi bozmadan ölebilen

Cabir (r.a.) den rivayet olundu:
Resülüllah (s.a.v.) buyurdu:
اَلْمُؤمن واهٍ راقعٌ فسعيدٌ مَنْ هلك على رَقْعِهِ
- “Mümin Hata işler. Peşinden tevbe istiğfar eder. Mutlu kimse tevbesini bozmadan ölen kimsedir.”

25 – Tevbe temizler

Abdullah İbnu Mes'ud radıyallahu anh anlatıyor:
"Resülullah aleyhissalâtu vesselâm buyurdular ki:
اَلتَّائِبُ مِنَ الذَّنْبِ كَمَنْ لاَ ذَنْبَ لَهَ
"Günahtan tevbe eden, bir günah işlememiş gibidir."

26 –"Pişmanlık tevbedir"

İbnu Makıl anlatıyor:
"Babamla birlikte Abdullah İbnu Mes'ud radıyallahu anh'ın yanına girdim. Bu ziyaret sırasında o:
"Resülullah aleyhissalâtu vesselâm'ın "pişmanlık tevbedir" dediğini nakletti. Babam:
"Aleyhissalâtu vesselâm'dan bunu bizzat işittin mi?' diye sordu. Abdullah:
"Evet!" dedi."

27 – Can boğaza gelmedikçe...

Abdullah İbnu Amr radıyallahu anh arılatıyor:
"Resülullah aleyhissalâtu vesselâm buyurdular ki:
"Allah Teâlâ hazretleri, kulun tevbesini, can boğaza gelmedikçe kabul eder."

28 – Tevbe kapısı

Zirrü'bnü Hubeyş anlatıyor: "Saffân İbnu Assâl el-Murâdî (radıyallahu anh) bize, Resülullah (aleyhissalâtu vesselâm)'ın şöyle söylediğ'ini rivayet etti:
"Batı tarafında bir kapı vardır. Bu kapının genişliği -veya bunun genişliği binekli bir kimsenin yürüyüşüyle- kırk veya yetmiş senedir. Allah o kapıyı yeri ve gökleri yarattığı gün yarattı. İşte bu kapı, güneş batıdan doğuncaya kadar tevbe için açıktır. "

29 – 100 kişiyi öldürenin tevbesi

Ebû Said (radıyallahu anh) anlatıyor:
"Resûlullah (aleyhissalâtu vesselâm) buyurdular ki:
-"Sizden önce yaşayanlar arasında doksan dokuz kişiyi öldüren bir adam vardı. Bir ara yeryüzünün en bilgin kişisini sordu. Kendisine bir râhib tarif edildi. Ona kadar gidip, doksan dokuz kişi öldürdüğünü, kendisi için bir tevbe imkânının olup olmadığını sordu. Râhib: "Hayır yoktur!" dedi. Herif onu da öldürüp cinayetini yüze tamamladı.
Adamcağız, yeryüzünün en bilginini sormaya devam etti. Kendisine âlim bir kişi tarif edildi. Ona gelip, yüz kişi öldürdüğünü, kendisi için bir tevbe imkânı olup olmadığını sordu. Âlim: "Evet, vardır, seninle tevben arasına kim perde olabilir?" dedi. Ve ilâve etti:
" Ancak, falan memlekete gitmelisin. Zîra orada Allah'a ibadet eden kimseler var. Sen de onlarla Allah’a ibadet edeceksin ve bir daha kendi memleketine dönmeyeceksin. Zira orası kötü bir yer. "
Adam yola çıktı. Giderken yarı yola varır varmaz ölüm meleği gelip ruhunu kabzetti. Rahmet ve azab melekleri onun hakkında ihtilâfa düştüler. Rahmet melekleri: "Bu adam tevbekâr olarak geldi. Kalben Allah’a yönelmişti" dediler. Azab melekleri de: "Bu adam hiçbir hayır işlemedi" dediler.
Onlar böyle çekişirken insan suretinde bir başka melek, yanlarına geldi. Melekler onu aralarında hakem yaptılar. Hakem onlara: "Onun çıktığı yerle, gitmekte olduğu yer arasını ölçün, hangi tarafa daha yakınsa ona teslim edin" dedi. Ölçtüler, gördüler ki, gitmeyi arzu ettiği (iyiler diyarına) bir karış daha yakın. Onu hemen rahmet melekleri aldılar."
Bir rivayette şu ziyade var: "Bir miktar yol gidince, ölüm gelip çattı. Adamcağız yönünü sâlih köye doğru çevirdi. Böylece o köy ehlinden sayıldı."

30 – Kendini beğenme hastalığı

Ebû Eyyub radıyallahu anh anlatıyor:
"Resûlullah aleyhissalâtu vesselâm buyurdular ki:
"Eğer siz hiç günah işlemeseydiniz, Alllahü Teâlâ hazretleri sizi helak eder ve yerinize, günah işleyecek (fakat tevbeleri sebebiyle) mağfiret edeceği kimseler yaratırdı."
Rezin şu ziyadede bulundu: "Resûlullah aleyhissalâtu vesselâm buyurdu ki: "Nefsim elinde bulunan Zat-ı Zülcelâl'e yemin olsun ki, günah işlemediğiniz takdirde ondan daha büyük olan ucb'e (kendini beğenme hastalığına) düşeceğinizden korkarım."
Bu rivayet, Münziri'nin et-Terğib ve't-Terhib'inde kaydedilmiştir (4, 20).

31 – Tekrar günah işleyen

Hz. Ebû Hüreyre radıyallahu anh anlatıyor:
"Resûlullah aleyhissalâtu vesselâm (bir hadis-i kudsî'de) Rabbinden naklen buyururlar ki:
"Bir kul günah işledi ve: "Ya Rabbi günahımı affet!" dedi.
Hak Teâla da: "Kulum bir günah işledi; arkadan bildi ki günahları affeden veya günah sebebiyle cezalandıran bir Rabbi vardır."
Sonra kul dönüp tekrar günah işler ve: "Ey Rabbim günahımı affet!" der.
Alllahü Teâlâ Hazretleri de:
"Kulum bir günah işledi ve bildi ki, günahı affeden veya günah sebebiyle cezalandıran bir Rabbi vardır."
Sonra kul dönüp tekrar günah işler ve: "Ey Rabbim beni affeyle!" der. Alllahü Teâlâ da:
"Kulum günah işledi ve bildi ki, günahı affeden veya günah sebebiyle muâhaze eden bir Rabbi olduğunu bildi. Dilediğini yap, ben seni affettim!" buyurdu."

32 – Affı ümit ettikçe...

Hz. Enes radıyallahu anh anlatıyor:
"Resûlullah aleyhissalâtu vesselâm buyurdular ki:
"Alllahü Teâlâ Hazretleri diyor ki: "Ey Ademoğlu! Sen bana dua edip, (affımı) ümid ettikçe ben senden her ne sâdır olsa, aldırmam, ben seni affederim. Ey Ademoğlu! Senin günahın semanın bulutları kadar bile olsa, sonra bana dönüp istiğfar etsen, çok oluşuna bakmam, seni affederim. Ey ademoğlu! Bana arz dolusu hata ile gelsen, sonunda hiç bir şirk koşmaksızın bana kavuşursan, seni arz dolusu mağfiretimle karşılarım."

33 – Pişman olunca...

Hazreti Aişe (r.a.) den rivayet olundu: Resülüllah (s.a.v.) buyurdu
“Allah kulunun yaptığı hatalara pişman olduğunu bilince tevbe istiğfar etmeden önce günahlarını affeder”
34 – Büyük sözün neticesi

Hz. Ebû Hüreyre radıyallahu anh anlatıyor:
"Resûlullah aleyhissalâtu vesselâm buyurdular ki:
"Beni İsrail'de birbirine zıd maksad güden iki kişi vardı: Biri günahkardı, diğeri de ibadette gayret gösteriyordu. Abid olan diğerine günah işlerken rastlardı da: "Vazgeç!" derdi. Bir gün, yine onu günah üzerinde yakaladı. Yine, "vazgeç" dedi. Öbürü:
"Beni Allah'la başbaşa bırak. Sen benim başıma müfettiş misin?" dedi. Öbürü:
"Vallahi Allah seni mağfiret etmez. Veya: "Allah seni cennetine koymaz!" dedi. Bunun üzerine Allah ikisinin de ruhlarını kabzetti. Bunlar Rabülâleminin huzurunda bir araya geldiler. Alllahü Teâlâ Hazretleri ibâdette gayret edene: "Sen benim elimdekine kadir misin? (Benim bir kulumu affedip affetmeyeceğime ne karışıyorsun)" dedi. Günahkâra da dönerek:
"Git, rahmetimle cennete gir!" buyurdu. Diğeri için de:
"Bunu ateşe götürün!" diye emretti."

35 – Allah korkusu ve Af....

Ebû Hüreyre radıyallahu anh anlatıyor:
"Resûlullah aleyhissalâtu vesselâm buyurdular ki:
"Bir adam vardı, (günah işleyerek nefsine zulmetmekte) çok ileri idi. Ölüm gelip çatınca oğullarına dedi ki: "Ben ölünce, cesedimi yakın, külümü iyice ezin ve rüzgarın önünde saçın. Allah'a yemin olsun, eğer Rabbim beni bir yakalarsa hiç kimseye vermediği azabı verir!" Ölünce, bu söylediği ona yapıldı. Allah da yeryüzüne emrederek:
"Sende ondan ne varsa bana topla!" dedi. Yer de topladı. Adam ayakta duruyordu.
"Sen böyle bir vasiyeti niye yaptın?" diye Rabb Teâlâ sordu.
"Senden korktuğum için ey Rabbim!" cevabını verdi. Alllahü Teâlâ Hazretleri bu cevap üzerine onu affetti."

36 – Kimler affolunmaz

Ümmü'd-Derdâ radıyallahu anha anlatıyor:
"Ebû'd-derda radıyallahu anh'ı işittim. Demişti ki: "Resûlullah aleyhissalâtu vesselâm'ı işittim, şöyle buyurdu: "Müşrik olarak ölenle, bir müslümanı haksız yere öldüren hariç, Allah bütün günahları affedebilir."

37 – Gecenin Yarısı tevbe

Rıfa'atü'l-Cüheni radıyallahu anh anlatıyor:
"Resulullah aleyhissalatu vesselam buyurdular ki:
"Allah Teâlâ hazretleri gecenin yarısı veya üçte ikisi geçinceye kadar (günahların kaydını) geciktirir. Sonra: "Sakın kullarım benden başkasından bir talepte bulunmasınlar! Kim ben Azimüşşan'dan talep ederse, isteğine icabet eder, duasını kabul ederim. Kim benden talepte bulunursa, ona istediğini veririm. Kim benden af dilerse onu affederim, bu hal fecir doğuncaya kadar devam eder" buyurur"

38 –Kalbdeki siyah iz

Ebû Hüreyre (r. anh) anlatıyor: "Hz. Peygamber (a.s) buyurdu:
"Kul bir hata yaptığı zaman kalbinde siyah bir iz meydana gelir. Eğer kişi, o hatadan nefsini uzaklaştırır, af taleb eder ve tevbede bulunursa kalbi cilalanarak (leke silinir). Bilâkis, aynı günahı işlemeye devam ederse, kalpteki leke artırılır. Hatta bir zaman gelir, kalbi tamamen kaplar. İşte bu durum Cenâb-ı Hakk'ın:
"Bilakis, onların işledikleri günahlar, kalplerini paslandırmıştır" meâlindeki âyette zikrettiği pasdır."

39- Müminle imanın hali

Ebû Saıyd el Hudri (r.a.) rivayet etti: Resülüllah (s.a.v.) buyurdu:
Müminle imanın hali, at ile, bağlandığı kazığın haline benzer. At yayılırken döner-dolaşır sonra kazığa yaklaşır. Mümin de gafletinden bazı hatalar işler. Sonra tevbe istiğfar ederek mânen bağlandığı imâna döner.

40- Hata işleyenlerin en hayırlısı

Enes (radıyallahu anh) rivayet ediyor:
"Hz. Peygamber (aleyhissalâtu vesselâm) buyurdu ki:
“Her insan hata işler. Hata işleyenlerin en hayırlısı tevbe edenlerdir.”