CENNETE EN SON GİREN

Cennete en son kim girecektir?


عَنِ ابْنِ مَسْعُودٍ أَنَّ رَسُولَ اللَّهِ صَلَّى اللَّهُ عَلَيْهِ وَسَلَّمَ قَالَ:
آخِرُ مَنْ يَدْخُلُ الْجَنَّةَ رَجُلٌ يَمْشِي مَرَّةً وَيَسْقُطُ مَرَّةً اُخْرَى وَتَأْخُذُهُ النَّارُ فَإِذَا مَا جَاوَزَهَا الْتَفَتَ إِلَيْهَا فيَقُولُ:
سُبْحَانَ مَنْ نَجَّانِي مِنْكَ لَقَدْ أَعْطَانِي شَيْئًا مَا أَعْطَاهُ أَحَدًا مِنَ الْأَوَّلِينَ وَالْآخِرِينَ. فَيُرْفَعُ لَهُ شَجَرَةٌ عَظِيمَةُ الظِلِّ فَيُشْتَاقُ اِلَى ظِلِّهَا .
فَيَقُولُ: أَيْ رَبِّ أَدْنِنِي مِنْهَا! وَلاَ أَسْئَلُكَ غَيْرَهَا فَيُدْنِيهِ مِنْهَا وَيَشْرَبُ مِنْ مَائِهَا
ثُمَّ يُرْفَعُ لَهُ شَجَرَةٌ هِيَ أَعْظَمُ مِنَ الْأُولَى هَذِهِ الشَّجَرَة فَلِأَسْتَظِلَّ بـِظِلِّهَا وَأَشْرَبَ مِنْ مَائِهَا فَيَقُولُ اللَّهُ عَزَّ وَجَلَّ يَا ابْنَ آدَمَ لَعَلِّي اِنَّ أَعْطَيْتُكَهَا سَأَلْتَنِي غَيْرَهَا فَيَقُولُ:
أَيْ رَبِّ أَدْنِنِي مِنْهَا يُعَاهِدْنِي أَنْ لاَ تَسْأَلَنِي غَيْرَهَا فَيُدْنِيهِ مِنْهَا يُرْفَعُ لَهُ شَجَرَةٌ أَعْظَمُ مِمَّا تَقَدَّمَ فَيَسْئَلَهُ فَإِذَا أَدْنَي سمعُ أَصْوَاتِ أَهْلِ الْجَنَّةِ فَيَقُولُ:
رَبِّ لَوْ اَوْصَلْتُهَا لاَ اَسْأَلُكَ. فَيَقُولُ الله:
يَا ابْنَ آدَمَ مَا اَغْدَرَكَ كَمْ تُعَاهِدُ وَتَكْذِبُ أَتَرْضَى أَنْ أُعْطِيَكَ الدُّنْيَا وَمِثْلَهَا فَيقُولُ: يَا رَبِّ أَتَسْتَهْزِئُ مِنِّي وَأَنْتَ رَبُّ الْعَالَمِينَ؟
ثُمَّ ضَحِكَ ابْنُ مَسْعُودٍ فَقَالوُا: مِمَّ تَضْحَكُ؟ قَالَ: هَكَذَا ضَحِكَ رَسُولُ اللَّهِ صَلَّى اللَّهُ عَلَيْهِ وَسَلَّمَ. فَقَالُوا مِمَّ تَضْحَكُ يَا رَسُولَ اللَّهِ؟ قَالَ: مِنْ ضِحْكِ رَبِّ الْعَالَمِينَ (فَيَقُولُ اللهُ: لاَ أَسْتَهْزِئُ وَلَكِنِّي عَلَى مَا أَشَاءُ قَادِرٌ)
İbni Mes'ûd (r.a.) hazretlerinden rivâyet olundu. Efendimiz (s.a.v.) hazretleri buyurdular:
-"Cennete en son girecek olan kişi, bir yürüyüp, bir düşen kişidir. Onu ateş yakalar. Ateşten kurtulunca ona dönüp şöyle der:
-"Beni senden kurtaran Allâhı tesbih ederim (O noksan sıfatlardan münezzehtir). Daha önce ve sonra gelenlerin hiçbirine vermediğini bana verdi."
O kişi için gölgesi çok büyük olan bir ağaç yükselir. Onun gölgesine müştâk olur ve der ki:
-"Ya Rabbi! Onu bana yaklaştır! Ondan başka bir şey istemem!" Onu ağaca yaklaştırır ve suyundan içirir. Sonra onun için önceki ağaçtan daha büyük bir ağaç yükseltilir. O yine der ki:
-"Rabbim! Beni o ağaca yaklaştır! Adam başka bir şey istemeyeceğine söz verir. Onu yaklaştırır. Önceki ağaçlardan daha büyük bir ağaç yükseltildi. Adam bu sefer yine dua eder:
-"Ya Rabbi! Beni ona yaklaştır!" der.
Adam o ağaca yaklaştırıldığı zaman cennet ehlinin seslerini duyar ve şöyle dua eder:
-"Ey Rabbim! Beni cennete yaklaştırırsan artık senden başka bir şey istemem!" Bunun üzerine Allâhü Teâlâ hazretleri:
-"Ey Âdem oğlu! Sen ne sözünde durmaz kimsesin! Kaç kere söz verdin, sözünde durmadın, hep caydın, hep yalan söyledin!" Sana dünya ve onun gibisini versem râzı olur musun?"
Bunun üzerine adam:
-"Sen benimle istihzâ mı ediyorsun? Halbu ki sen âlemlerin Rabbisin!"
Sonra ibni Mes'ûd güldü (tebessüm etti).
(Yanında olanlar ona):
-"Neden tebessüm ettin?" diye sordular. O:
-"Efendimiz (s.a.v.) hazretleri de böyle tebessüm etmişlerdi!" dedi. O zaman, sahâbe-i kirâm (r.a.) hazerâtı, Efendimiz (s.a.v.) hazretlerine:
-"Yâ Resûlallah! Neden tebessüm ediyorsun?" diye sorduklarında; Efendimiz (s.a.v.) hazretleri:
"Allâhü Teâlâ güldüğü için!" buyurdular. Allâhü Teâlâ:
-"Ben alay etmem! Fakat istediğimi yapabilirim. Her şeye kâdirim!"